Cüneyt Gönen

Zihin nerede olmak isterse orasıdır; kendi içinde cehennemi cennete, cenneti de cehenneme dönüştürebilir.

 John Milton, Kayıp Cennet, 1667

Bir tramvay düşünün, rayların üzerinde sıkışmış ve kaçamayacak durumda olan beş kişinin üzerine son sürat gelen… Neyse ki siz ordasınız ve bu kişilerin hayatını kurtarabilecek güç ve imkâna sahipsiniz. Elinizin altında rayı değiştirecek bir kol ve tek hareketiniz ile bu hayatları kurtarabilirsiniz. Tabi bunun bir de karışıklığı olacak; diğer rayda sıkışmış bir kişi bulunmakta ve eğer tramvayın yönünü makaslarsanız bu kişi ölecek. Makası değiştirir misiniz? Peki, yeterince stres ve baskı altında kalmadıysanız senaryoyu biraz daha dramatize ederek kişiselleştirelim: Aynı durum için bu sefer makası değiştirebilme imkânına sahip değilsiniz, tramvayın altından geçeceği köprü üzerindeki şişman bir adamın arkasında duruyorsunuz. Beş kişinin hayatını kurtarmanın tek yolu bu kişiyi köprüden tramvayın önüne itmek ve vagonları raydan çıkarmak… İttiğiniz kişinin bu durumda öleceği kesin. Onu iter misiniz?

Kevin Dutton, modern çağ psikopatlarının koordinatlarını belirlemek için Olağan Psikopatlar kitabının girizgâhını oyun kuramı üzerinden Philippa Foot’un ortaya attığı ve Judith Jarvis’in çeşitlendirdiği yukarıdaki “vagon dilemması” ile yapıyor ve hemen ardından bilişsel arkeolojiye dikkatlerimizi kaydırarak bilimsel, sosyolojik ve felsefi ayrıntılarla psikopatlığın tanımını tekrardan belirliyor. Dutton, psikopatlığın etimolojik tabularını yıkarak sanıldığının aksine psikopatların sadece kişilik bozukluğu olan seri katiller, şiddete meyilli suçlular ve gelişmiş içgüdülere sahip saldırganlar olmadığını; psikopatik eğilimde olup da aramızda topluma faydalı hizmetlerde bulunan, toplumu koruyan, savunan ve zenginleştiren pek çok kişinin de olduğunu iddia ediyor.


Olağan Psikopatlar
Ermişler, Casuslar ve Seri Katillerden Hayat Dersleri
Kevin Dutton
Çevirmen: Cem Duran
Domingo Yayınevi

Davanıza bakan avukatın, kendinizi emanet ettiğiniz doktorun, size iş delege eden yöneticinizin, oy verdiğiniz siyasinin ve hatta manevi rehberinizin birer psikopat olabileceğini düşünmek rahatsız edici olsa da Dutton, psikopatlığın siyah-beyaz gibi düşünülemeyeceğini ve özelliklerini derecelendirecek bir yelpazenin olduğu ayrımını yaparak yüreklere biraz da olsa su serpiyor. Acımasızlık, vicdansızlık, empati yoksunluğu, patolojik yalancılık, soğuk kalplilik skalanın en keskin kısmında; farkındalık, korkusuzluk, odaklanma, zihinsel sağlamlık, pragmatiklik ise skalanın diğer kör kısmında yer almaktadır. Nasıl oluyor da modern yüzyılda mantar gibi türeyen ve tek tornadan çıkmış gibi aynı nakaratı tekrarlayan kişisel gelişim kitapları, başarı için bireyin bu nitelikleri kuşanması gerektiğini öğütlüyor peki? Dutton, bu noktada galiz kriminal ve ahlaki yasal davranışın arasında duran ipince çizgiye işaret ederek kişinin hangi tarafta yer alacağının, kişilik bozukluğunu karakterize eden donanımın kullanım şekli ile belirleneceğini ve başarının sırrının bu “aracı doğru kullanmak” tan geçtiğini söylüyor.

Tüm bulguları alt alta koyduğumuzda, dünyevileşen toplumda yüksek dönüşüm hızına uyum sağlamak adına erdemli davranışların başarı sunağında kurban edilebildiği gerçeği, toplumsal değerlerin kimyasını değiştirerek bizi sosyolojik bir paradoksla burun buruna getiriyor: ”Modernleşme ile birlikte toplum daha mı psikopatlaşıyor?” Bu ajite soru, Dutton’ın derin literatür taraması ve kapsamlı saha çalışması ile oluşturduğu kitabında cevabını bulmaya çalışıyor.

Merak edenler için tramvayolojinin cevabı: ilk durum için “evet” dediyseniz -ki karar sürecinde beyninizin prefrontal korteksi ve posterior korteksi yoğun mesaiye başlıyor- ikinci durum için “hayır” dediyseniz -ki bu süreçte amigdalanız ve orbitofrontal korteksinizin alarm zilleri çalması gerekiyor– korkmayın siz normal bir bireysiniz. Ama ikinci durum için de “gözümü kırpmadan evet” diyorsanız ve beyniniziniz uyarı vermesi gereken ilgili devreleri zifiri karanlık ise maalesef psikopatik eğilimdesiniz. 

Arka Kapak dergisi 15. sayı