Gizem Yiğit

“Bu tahsil ve tedris bu emek ne için!… Bir gün olup da eş yoldaş olacağımız bir adama kendimizi beğendirmek, dinletmek, onun takdirine mazhar olmak için mi?” Bu soru belki de 1830’larda Osmanlı’daki eğitimli birçok kadının aklındaki yegâne soru idi. Fakat aralarından yalnızca Fatma Aliye bu soruyu aklın ve dilin kafesinden çıkarabilmiş ve bir yönden resmi tarih tezlerine muhalefet ettiği Levayih-i Hayat eserinde dile getirmişti.


Hayattan Sahneler
Fatma Aliye Topuz
Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi

Osmanlı toplumunda kadın sorunu, Tanzimat Fermanı ile başlayan yeni dönemde ancak gündeme gelebilmiş bir husustu. Tanzimat’a gelininceye kadar kadın, toplumsal, ekonomik ve siyasi haklarını elde edememiş ve her türlü eğitimden yoksun bırakılmış bir konumdaydı. Fakat ülkenin halinin gidişatı artık kadınların da yavaş yavaş toplumsal hayatta konumlanması gerektiği fikrini gündeme getirmişti. Böylelikle kadınlar, bazı aydınların da desteğiyle mücadele vermeye başlamışlardı. Bu mücadeleye öncülük eden kadınlar ise şüphesiz üst sınıftan, birkaç lisana hakim, edebiyat, felsefe ve çeşitli bilimleri öğrenmiş kimselerdi.

Devlet erkanından tarihçi Ahmed Cevdet Paşa’nın kızı, Osmanlı’daki ilk kadın feministlerden Emine Semiye’nin de ablası olan Fatma Aliye de onlardan biriydi. Tüm İslam coğrafyasının ilk kadın romancısı, felsefecisi, mütercimi ve kendisi için ilk monografi yazılan şahsiyeti olarak da bilinmektedir. Kendi yazınını ıstırabına gömülerek inşa eden bir muharrir olan Fatma Aliye, özel bir eğitim almayıp ağabeyi Ali Sedat Bey’in özel hocalardan aldığı dersleri dinleyerek kendisini geliştirmişti. Sonrasındaysa merak duyduğu Fransızca’yı çok iyi düzeyde öğrenmişti. Evliliğinin ilk 10 yılında kocasından gizli kitap okuyan ve tercümelerini gizli saklı yapan Fatma Aliye, eşinin bu konudaki tutumunun değişmesiyle tercüme yapmayı sürdürdü. 1889’da nihayet George Ohnet’in ‘Volonte’ adlı romanını ‘Meram’ ismiyle çevirerek, ‘Bir Hanım’ imzasıyla yayımladı ve edebi yaşantısı böyle başlamış oldu.

Bir Hanım’ın gösterdiği çabalar Ahmed Mithat Efendi’yi epey etkilemiş ve Tercüman-ı Hakikat’te onu övgülere boğmasına vesile olmuştur. Ahmed Mithad Efendi’nin ‘Seni sana takdim ediyorum’ ifadesiyle, Fatma Aliye’ye ithaf ettiği ‘Bir Muharrire-i Osmaniye’nin Neşeti’ adlı eserden ve ilk çevirisinden sonra ‘Mütercime-i Meram’ takma adını kullanmaya başlamıştır. Ardından 13 yıl boyunca ‘Hanımlara Mahsus Gazete’de yazsa da asıl meramını kitaplarında dile getirmiştir. Özellikle de mektuplarla oluşturduğu ‘Levayih-i Hayat’ta. Edebiyat tarihçileri bizlere Türk romanında genelde iki zıt karakterde kadını sunmuşlardır. Bunlar ya akıl almaz derecede iyi, saf ve güzel ya da bütün entrikaların müsebbibi ve dünyevi zevklerin kölesi kadınlar olmuşlardır. Fatma Aliye ise ‘Levayih-i Hayat’ta bu bildiğimizin aksini bize oluşturduğu kadın karakterlerle gösterir. Onları kendi aralarında konuşturur. Din, evlilik, sadakat, kadınlık, annelik ve ilişkiler hakkında çeşitli fikirler ortaya koyar. Eserlerinde umutsuzca aşık olan kadınlar kadar annesinin eteğinden ayrılamayan kocalara yer verse de daima ‘asıl ve çoğul mağduriyetin kadına ait olduğu’ vurgusunu yapar. ‘Levayih-i Hayat’ üçü evli ve akraba beş kadın olan Fehame, Mehabe, Sabahat, Nebahat ve İtimad’ın yazdıkları on bir mektuptan oluşmaktadır. Birbirlerine yolladıkları mektuplarda evlilikteki mutsuzluk ve mutluluk, eşler arasındaki uyum, gayrimeşru aşkların çirkinliği, tahsilin önemi, kocasını sevmeden kendi rızası dışında evlendirilen kadının sıkıntıları, eşlerin sadakatsizliğinden bahsederler. Mutlu bir evliliğe sahip olan Mehabe’nin birlikte büyüdüğü arkadaşı olan ve ailesinin zoruyla sevmediği biriyle evlendirilen Fehame’ye yolladığı mektuplarda dönemin şartları açıkça tasvir edilir. Diğer mektuplaşmalarda ise Fehame’nin aksine mutsuz olduğu evliliğini bitirebilecek maddi güce sahip olan Sabahat’la birbirlerine gördükleri tahsilin iyi bir evlilik için olup olmadığı konusunda fikirlerini beyan iki genç kız Nebahat ve İtimad’la karşılaşırız. Mektuplardaki tüm bu bireysel dramları okurken toplumsal dramların boyutunu da görecek ve Fatma Aliye’nin Osmanlı yazınında ne denli önemli bir şahsiyet olduğunu farkedeceksiniz. 

Arka Kapak dergisi 26. sayı