İsa Karaaslan

Şiirin nasıl yazıldığı sorusundan çok şiirin nasıl okunduğu cevaplanması gereken bir sorudur. Çünkü şiir, yazmaktan çok bir okuma biçimidir. Terry Eagleton’ın kitabını okurken, oldukça yerinde bir soruyla muhataptır okuyucu bu yüzden. İsmet Özel’in kendi poetik görüşlerini ifade ettiği, Türk şiirinin poetik tarihinde oldukça önem arz eden Şiir Okuma Kılavuzu kitabının adı, pekâlâ Şiir Yazma Kılavuzu da olabilirdi. Fakat İsmet Özel’in bu başlığı tercihinin arka planında, Terry Eagleton’ın da aynı bağlamda kullandığı ifadenin işaret ettiği poetik tutum yatmaktadır.

“Eleştirinin sonu mu?” diye sorarken eleştiri bağlamında oldukça güncel soru ve sorunlara da değiniyor Eagleton. Bunu işe edebiyat öğretmenlerini de katarak tartışıyor, bugünlerde pek az edebiyat öğretmeninin edebiyat eleştirisiyle uğraştığından, bu konudaki eğitimlerinin yetersiz olduğundan söz ediyor. Eagleton, bütün önemli edebiyat teorisyenlerinin bir “yakın okuma”ya girişerek şiiri değerlendirdikleri üzerinde duruyor. Ona göre mesele, metne ne kadar azimle sarıldığınız değil, böyle yaptığınızda neyi aradığınızdır. Eagleton’nın bahsini ettiği teorisyenler yalnızca yakın okuma yapmakla kalmazlar, aynı zamanda edebiyatta biçim meselelerine karşı da duyarlıdırlar. Günümüzün çoğu öğrencisinden ya da okurundan ayrıldıkları nokta tam olarak burasıdır. Yazar, sıradan okur ya da günümüz edebiyat öğrencileri, biçim meselesi söz konusu olduğunda, bu kişilerin ölçüden-uyaktan bahsettiğinizi düşündüklerini söyler. Bu okuyucu grubunun yanıldıkları husus, şiire söylem olarak değil, dil olarak yaklaşmalarıdır. Eagleton, bu durumu çarpıcı bir örnekle geliştirir. Ona göre çoğu öğrenci, “Ay imgesi üçüncü dizede yinelenerek yalnızlık duygusunu artırmaktadır” gibi şeyler söyler, pek azı ise “Şiirin gürültülü edası onun gönülsüz sözdizimine aykırı düşer” türü şeyler söyleyebilir. Eagleton T.S. Eliot örneğini vererek tartışmasına devam eder, Eliot’ın bazı dizeleriyle ilgili olarak, “Buradaki noktalama işaretlerinde çok üzücü bir yan var” diyen eleştirmenle aynı dili konuşmamaktadır sıradan okuyucu. Bir kazı faaliyetidir çünkü şiir okuma girişimi, bunu anlatıyor bize Eagleton.


Şiir Nasıl Okunur?
Terry Eagleton
Çevirmen: Kaya Genç
Ayrıntı Yayınları

Şiir nasıl okunur? Bu soruyu, kendi poetik anlayışını ortaya koyduğu Şiir Okuma Kılavuzu kitabında İsmet Özel de cevaplamaya çalışmıştı. Mesele şiir olunca, her cevap bir soruyu da beraberinde getiriyordu. Şiirin ne olduğunu bilmiyoruz henüz, ne olmadığı hakkında ise konuşabiliriz. “Şiir, gençlik yıllarımda üzerine titrediğim bir şeydi,” der İsmet Özel ve devam eder: “bugünse şiirin üzerine titrenilecek bir şey olduğunu kavrayabilmek için ayrıca bazı titizlikler gerektiğini anlıyorum.” Saf şiirin idrakine varabilmiş her okur için altı çizilmesi gereken satırlardır Özel’in ifadeleri. “Mısra haysiyetimdir” diyen Yahya Kemal’in titizliğini çağrıştırır bu ifadeler. İsmet Özel, gerçek şiir okuyucularının aynı zamanda şair olduklarını da söylerken, aslında kendi şiir yazma serüveni hakkında çarpıcı bir ipucu veriyordu.


Şiir Okuma Kılavuzu
İsmet Özel
Tiyo Yayınevi

Şiiri başarılmış bir endişe olarak tanımlayan Harold Bloom, eleştirinin şiire giden saklı yolları bilme sanatı olduğunu söyler. Ona göre bir şiirin anlamı yalnızca başka bir şiir olabilir. T.S Eliot’ın “organik bütünlük” olarak ifade ettiği mesele ile de bazı yönlerden benzer bir durumdur Bloom’un yaklaşımı. Eagleton’ın bu kitaptaki bütün çabalarının ardında Bloom’un tanımındaki endişe yer alır.

Ziya Osman Saba da durumun farkındadır, “Ben ve Ötesi” isimli Necip Fazıl’ı anlattığı yazısında Necip Fazıl’ın şiirdeki başarısını, onun her şiirin yalnızca iyi mısralarını alıp işlemesiyle ve beğendiği şiirleri yeniden okuyabilme yetisiyle ilişkilendirir. Şiir yazma sanatının, daha çok bir yeniden okuma girişimi olduğundan söz etmiştim. Ziya Osman’ın, Necip Fazıl şiirinde dikkatini çeken nüans –kendisi bundan bahsetmese de- metinlerarasılık bahsidir esasen. Her yetkin şairde varolagelmiş bir özelliktir yeniden okuyabilme yetisi. Bugün, İsmet Özel’in Erbain’deki şiirlerini okuduğumuzda, sayısız yeniden okumalar görürüz. İyi şiir okurlarının gözünden kaçmayan bir meseledir bu, İsmet Özel, yeniden okuma girişimlerini, çok titizlikle ve bilinçli olarak gerçekleştirir. Ortaya koyduğu mısralar, etkilendiği mısraları oldukça gölgede bırakır; kendi rengini, kendi sesini alabildiğine katar İsmet Özel, yazdığı şiirlere çünkü. Bu yüzden, Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü kitabında, Behçet Necatigil’in de ilgisini çeker Özel’in çabaları. Necatigil, Özel’in İkinci Yeni şiirinin deneylerinden yararlandığını, taze buluşlar, yoğun söyleyiş, esrarlı ve mistik bir hava yaratma ustalığıyla kişiliğini pekiştirdiğini söyler ki bu tespitler İsmet Özel’in poetik anlayışının iyi bir özetidir.

Eagleton’un kitabı, günümüz modern Türk şiirini anlamlandırma yolunda İsmet Özel gibi kaygılar taşıyan şairlerle birlikte de ele alınabilir. Şiirle irtibatını güçlendirmek isteyen okurlar için bir bakıma kılavuz niteliği taşıyor kitap. Sıradan okuru eleştirmekle birlikte onları ihmal de etmiyor Eagleton. Şiir konusunda daha az deneyimli okurlar için, kitabın Dördüncü Bölüm, (“Form Arayışı”), Beşinci Bölüm, (“Şiir Nasıl Okunur”) ve Altıncı Bölümle (“Dört Doğa Şiiri”) başlamalarını salık veriyor. 

Arka Kapak dergisi 9. sayı