Barış Saydam

Yıllar sonra Susuz Yaz filmi tekrar gündeme geldi. Çekildiği dönemde sansür kurulundan geçemediği için vizyona gecikmeli giren, Berlin’deki ödülden sonra vizyon yolu açılan Susuz Yaz’ın hikâyesine isterseniz hep birlikte bakalım.

Necati Cumalı’nın eserinden uyarlanan Susuz Yaz’ın çekimleri İzmir’in Urla ilçesinin Bademler köyünde gerçekleştirilir. 1963 yılında başlayan çekimler kalabalık bir ekiple sürdürülür ve dokuz ayda bitirilir. Başrol için başlarda Ayhan Işık ve Türkan Şoray isimleri düşünülür, fakat bu oyuncuların çok fazla para istemesi nedeniyle Ulvi Doğan’la on altı yaşında ilk kez kamera karşısına geçen Hülya Koçyiğit filmde başrolü oynar. Yönetmen Metin Erksan, filmi tamamladığında o dönemde pek çok filmin yaşadığı sansür sorunuyla karşı karşıya kalır. Film, “Türkiye’yi dışarıya kötü gösterdiği” gerekçesiyle sansüre takılır ve vizyona çıkamaz. Bu sırada filmin Erksan’la birlikte yapımcılığını (Hitit Film’in sahibi) üstlenen, aynı zamanda başrolde de yer alan Ulvi Doğan, casusluk filmlerini aratmayacak yöntemlerle filmi Almanya’ya kaçırır. Susuz Yaz’ın esas hikâyesi de bu şekilde başlamış olur.

Alman Konsolosluğu’ndan Metin Erksan’ın ressam arkadaşı Cemal Tollu filmi Almanların beğendiğini ve Berlin’e götürmek istediklerini söyler. Almanya’da yaşayan Doğan, çevresinin de etkisiyle filmi Berlin Film Festivali’ndeki yarışmaya dâhil ettirir. Trockener Sommer ismiyle yarışmaya katılan filmin yönetmeninin ismi de İsmail Metin olarak değiştirilir. Bu konuda iki taraf da farklı görüşler öne sürer. Doğan, Berlin Belediye Başkanı’nın festivalde komünist bir yönetmenin filmini gösteremeyiz, ya yönetmenin ismini değiştirin ya da filmi yarışmadan çekin diye kendisini uyardığını, bunun üzerine Metin Erksan’ın göbek adı olan İsmail ismini kullandıklarını söyler. Erksan ise bu iddiaları reddederek Doğan’ın yalan söylediğini, filmden tek başına para kazanmak için bu şekilde bir söylem geliştirdiğinden bahseder ve Doğan’ı dolandırıcılıkla suçlar. Aradan geçen yıllara rağmen herhangi bir sonuca bağlanmayan bu tartışmaya karşılık Susuz Yaz Berlin’de sürpriz bir şekilde festivalin büyük ödülü olan Altın Ayı’yı kazanır. Bu başarısından sonra filmi İngiltere ve Amerika’da da göstermek isteyen Doğan, etrafındakilerin tavsiyeleri üzerine filme yeni görüntüler ekler. Bunun için yeni sahnelerde oynayacak dublörler bulur ve sahneleri tamamlayarak filmde kullanır. Metin Erksan bunun üzerine yapımcısı ve başrol oyuncusu Ulvi Doğan’a dava açar.

Susuz Yaz Sonrası

Sinemamızın en ilginç serüvenlerinden birine sahip Susuz Yaz, böylece yurtdışında farklı bir kimlik ve estetikle seyirci karşısına çıkar. Böylesi bir sansasyona rağmen, filmin en önemli etkilerinden biri de yurtdışında Türk filmlerine olan ilginin artmasıdır. Susuz Yaz, yurtdışında daha çok Türk filminin seyirci karşısına çıkması için önemli bir basamak olur. Şu an dünyanın en büyük festivallerinden ödüllerle dönen Türk filmlerini gözümüzün önüne getirdiğimizde, Susuz Yaz’ın beklenmedik başarısı önemli bir kırılma noktasını işaret eder. 1965’te Tanıtma ve Kültür Münasebetleri Koordinasyon Komisyonu, uluslararası film şenliklerine devlet adına katılacak filmleri seçmek üzere Kültür ve Tanıtma Bakanlığı’na bağlı olarak beş üyeli bir Film Seçme Komitesi kurulmasına karar verir. 1968’de Paris’te, Türk Filmleri Haftası düzenlenir.

Türk filmlerinin dışarıya açılması için önemli bir atlama noktası teşkil eden yapımın Türkiye’ye getirdiği daha önemli bir yenilik ise, filmle birlikte devletin mülkiyet konusunu yeniden değerlendirmesi olur. Filmdeki su mülkiyeti meselesi, kanunlara da yansır. Bu şekilde bir filmin ele aldığı olaylar aynı bir gazetedeki köşe yazısı, televizyondaki haber ya da bir kitap gibi gündemi doğrudan etkiler. O nedenle Kurtuluş Kayalı’nın dediği gibi, Metin Erksan’ın bir filmi Kemal Tahir’in bir romanı kadar önemlidir.

Filmin yapımcısı Ulvi Doğan daha sonra Cannes’da Roman Polanski’yle görüşerek onunla bir film çekmek ister. Hatta Kıbrıs sorununa değinen (bir Rum kızıyla bir Türk erkeğinin aşkını anlatan) bir film üzerinde çalışmaya başlar; ancak Susuz Yaz ilk ve son çalışması olur. Yaptığı işlerden çok Susuz Yaz filmindeki tartışmayla akıllarda yer eder. Metin Erksan ise Altın Ayı kazanan bir yönetmen olmasına rağmen çektiği Sevmek Zamanı filmini gösterime sokabilmek için elinde film bobinleriyle sinema sinema dolaşmak zorunda kalır. Ancak hiçbir salon filmi göstermeye yanaşmaz. Sevmek Zamanı TRT’de ilk gösterimini yapar. Hülya Koçyiğit’in ise filmden sonra babası vefat eder. Film, içinde bulunanlara başarı getirdiği kadar kötü talih de getirir.

Bu yazı Arka Kapak dergisinin 11.sayısında yayınlanmıştır.