Merve Akbaş

Az sonra Doğukan İşler’in gösteri uçuşuna katılacağız. İşler, bize öykülerini anlatacak. Bizzat kendi ağzından. Hikâye kapaktan başlayıp son sayfaya dek sürecek. Kemerlerinizi bağladıysanız söyleyelim, bu deneysel bir metin. “O da ne demek?” dediniz değil mi? Biraz eğleneceğiz yani…

Doğukan İşler’in Öykü Yapım Çalışmaları’nın yenilenen kapağıyla yeniden konuşulması gerekiyor. Hatta okuyanların bir de bu kapakla kitaba bakması… Neden olmasın? Yani kitabın kapağı da okumaya dahil değil mi? Aynı elden çıksa bile, bir kitabın iki farklı kapağı birbirinden ayrı şarkılar tutturabilir. İki şarkı da güzeldir, veya birinden birini tercih edersiniz. Fark etmez. İçerikten harf değişmese de, okurun metinlerle kuracağı ilişkide kapağın rolü yadsınamaz.


Öykü Yapım Çalışmaları
Doğukan İşler
Dedalus Kitap

O halde biraz daha irdeleyelim. Çoğu zaman kitapları elimize aldığımızda net bir ayrım çarpıyor gözümüze: Yayınevi için yapılmış kapaklar ve kitap için çalışılmış kapaklar. Yayınevi için yapılan kapaklarda, başlığın, logonun yeri bellidir. Yazarın ve kapak görselinin de. Hemen her ayrıntı zaten önceden çalışılmış bir tasarımın gerekliliğidir. Değişen, renkler ve görseller olur. Risksizdir. Tecrübe edilmiştir. Okur daha önce bu tasarımı görmüş, benimsemiştir. Ancak iş, kitap için yapılmış kapaklarda değişir. Bu kapaklara bakınca tasarımcının kitabın derdiyle başbaşa bırakıldığını anlarız. Tasarımcı, zihnindeki yansımaya göre hareket eder, buna uygun yerleştirme yapar, belki tipografi çalışır. Sadece o kitap için yapılmış bir çalışma ortaya çıkar. Tabi hedef her ikisinde de aynıdır: Yazarın dünyası ile okurun zihni arasında doğru bir köprü kurmak. İşler’in Öykü Yapım Çalışmaları’nın ikinci baskısındaki kapağı ‘kitap için yapılmış bir tasarım’. Bize de farklı bir şarkı söylüyor.

Çalışan, İşleyen, Değişen Metin

Öyküye başlarken, kapakla birlikte oluşan ilk intibanın oldukça yararı olacak. Zira kapaktaki görsel, yani ameliyat sahnesi, henüz ibtidai boyutta olan tıbbi gereçler, bir o kadar doğallıkla serpiştirilmiş yazı alanları ve yazı karakteri kitap hakkında bize bir fikir veriyor: Bu kapağın altında çalışan bir metin var. Bir şey üzerine çalışılıyor, deneniyor, tamamlanmaya çalışılıyor. (Aynı mantık ilk kitapta kullanılan görselde de mevcuttu. Yani iki kapak arasında fikir çatışması değil birliği var.) Ancak hasta kurtulacak mı bu meçhul.

Peki çalışan nedir? Metnin, cümlelerin, kelimelerin ta kendisi. İşleyen, hareket halinde olan, belki tekrar okunduğunda daha farklı hikâyeler görebileceğimiz öyküler. Biraz kurgu, biraz anlatı, yazarın benimsediği çok yönlü dille yazılmışlar. Öykü Yapım Çalışmaları için ‘deneysel bir metin’ diyebiliriz. Ancak, tadı oturmamış bir yemeğe söylendiği gibi ‘deneysel’ değil. Elimizdeki kitap, aslında tam yerine oturmuş. Çünkü basit ama eğlenceli hikâyeler anlatmak istemiş yazar. Başarmış da.

Öyküler Arası Yakın İlişkiler

Öykülerin bazıları birbirleriyle yakın bir ilişki içinde. Bir hikâyenin sonunu diğer hikâyenin başlangıcında görmek mümkün. İşler, günlük hayatın içine biraz fantastik öğeler eklemekten kaçınmamış. Bir sahaf alışverişinde karşılaştığımız Gogol ve Dostoyevski gibi. Esasen bir ‘comic book’ estetiği olan, aniden büyüyen puntolar, yazarın ruh durumuna göre göz ardı ettiği dilbilgisi kuralları kitabın ritmi içinde kendi yerlerini buluyor. Öykülerin hemen hepsinde tamamen serbest bırakılmış, dizginleri çözülmüş bir hayalgücünün, yazarı sürüklediği köşe başlarına rastlıyoruz. Tam bu noktada İşler’in aynı zamanda bir çocuk kitapları yazarı-editörü olduğunu söylemek gerekiyor.

Öykü Yapım Çalışmaları, okuru ilk sayfasında bir gösteri uçuşuna davet ediyor. Sayfaları çevirince havalanıyorsunuz. Uçuş son sayfaya dek de devam ediyor. Bir yükselip, bir alçalıyor, arada yan yatıyor ama hep yazarın neden bu kitabı yazdığını anlamaya çalışıyoruz. Çünkü dedik ya, bu deneysel bir metin. Öykü mü? Bu soruya zaten yazar, kitabın adıyla cevap vermiş. Ancak başta da belirttiğimiz gibi hasta hâlâ masada. Kalkacak mı? Buna da İşler okuru karar verecek. 

Arka Kapak dergisi 27. sayı