Gizem Yiğit

Amerikan edebiyatının kayıp sesi denilebilecek Breece D’J Pancake, intiharından sonra kitaplaştırılmış öykülerinin yer aldığı Kışın İlk Günü eserinde, Batı Virginia’nın kırsal kesiminde yaşayan insanların sıradan fakat trajik hikâyelerini yalın bir gerçeklikle okurlarına anlatıyor.

“…Ülkemi tanımak istiyorum. Dokunmak, tatmak, duymak ve bu toprakları görmek istiyorum. Herhangi bir dağdaki su tatlıysa ne kadar tatlı olduğunu bilmek istiyorum. En önemlisi, hepsini bu şeylerin kendisinden hissetmek, ilk elden öğrenmek istiyorum. Ama Greyhound şirketinin akciğerlerime dönüştürülmüş herhangi bir hava pompalamasını veya kulaklarınıza önceden kaydedilmiş sesler vermesini istemiyorum. Kendi ülkemde satılmak istemiyorum.’’

Bu cümleler Jack Kerouac ya da Woody Guthrie tarafından kaleme alınmadı. Batı Virginia’dan Breece Pancake adında on dokuz yaşında bir çocuk, bu satırları 1972’de annesine olan mektuplarında yazdı. Breece Pancake, belki de döneminin en iyi Amerikalı yazarı olabilir. Ancak birçok kişi hâlâ onun kim olduğunu bilmiyor. Batı Virginia yakınlarındaki Milton’da büyüyen Pancake’in ailesi orta sınıfa, daha doğrusu bu sınıfın fakir sayılabilecek kısmına mensuptu. Babası 2. Dünya Savaşı’ndan sonra şehrin ana işvereni olan ve kömür işleyen bir firma için çalışıyordu. Çocukluğunu Milton tepelerinde, anlatımlarında sıkça yer verdiği fosilleri aramakla geçiren yazar, her şeyin birbiriyle bu kadar iç içe olduğu bir yerde büyümesine rağmen yalnız bir yaşam sürdü. Bazı şeyleri değiştireceğini umut ettiği üniversite öğrenimi için kırsaldan uzaklaştığında da umduğunu pek bulamadı. Düşüncelerinin aksine karşı cinsle kurduğu sağlıksız, sonuçsuz ilişkiler ve eğitim hayatındaki bir takım sıkıntılar o döneminde şu cümleyi kurmasına sebep oldu: “Çalışmak ya da evlenmek için yeterince iyi değilim, fakat yazmak için yeterince iyiyim.” Tipik bir öykü için el yazısı ve daktilo olmak üzere yaklaşık 10 taslak çıkaran Pancake için bu söylediği kendisinin bir bakıma yazma alışkanlığındaki mükemmeliyetçiliğini ortaya koyuyordu. 1979’da ise sadece yirmi altı yaşındayken kendini bir av tüfeği ile vurarak intihar etti. Ölümünden on iki yıl sonra Pulitzer Ödülü’ne aday gösterilmesiyle de bir kesimin algısında romantikleştirdiği intiharına yönelmek gibi yanlış bir tutum gelişmiştir. Halbuki onun öykülerine girebilmek için çocukluğuna, ailesine ve yaşadığı dönemin hem siyasi hem sosyal şartlarına dair çıkarımlar sağlamamız daha isabetli bir tutum olacaktır.


Kışın İlk Günü
Breece D’J Pancake
Çevirmen: Ezgi Kıymaç
Yüz Kitap

İlk Gençliğin İzleri

Yetenekli genç bir yazarın elinden çıkmış bir ilk kitap, Batı Virginia’nın yoksul bir bölgesinde geçen on iki öykü ve kısa sürede edebiyatçılardan gelen Hemingway’in edebiyat dünyasına girişine benzetilecek kadar büyük bir beğeni. Breece Pancake’in ilk ve son kitabında yalnız erkekler karla kaplı kırsalda ve fosillerle dolu dağlar arasında, kiralanmış odalarda ve terkedilmiş çiftliklerde yaşarlar. O, hikâyelerinin konuları bir yana, bir yere ait olmanın lanetiyle yaşamlarını sürdüren karakterleri aracılığıyla Batı Virginia topraklarının rüyasını okura sunar. Öykülerindeki olay örgülerinde birbiriyle bağlantısızmış gibi gözüken detaylar siz öykü içerisinde yol aldıkça birleşiyor ve böylelikle olaylar yavaş yavaş biçimlenerek ve anlam kazanmaya başlıyor. Karakterler açıldıkça onların da uyandıracakları başka imajlar ortaya çıkıyor. Eminim ki Pancake’in müthiş bir detaylandırma ile kurduğu kurmaca dünyası sizi de içine çekecek. Aynı zamanda babasının mesleği sebebiyle doğduğu bölgenin kömür madenciliği bölgesi oluşu yazarın içine öylesine işlemiştir ki öykülerinde de buna değinmeden edememiştir. Fakat hikayelerinin bu yönünü yalnızca bölgesel ve karakter odaklı düşünmek de büyük bir hata olur. Hikayeleri arasında, Amerika’nın zamanındaki kültürel meselelerini yansıtan daha modern kaygılardan bahsettiği yorumları da bulunmaktadır: Vietnam Savaşı, Petrol Krizi, kadın hakları, çevrecilik ve artan kentsel / kırsal kültürel bölünme. Ardında Kışın İlk Günü gibi nitelikli bir eser bırakmış olan Pancake’ten okuyacağınız tüm bu öyküler aslında kendi kişisel tarihinin bir özeti ve kaderle nasıl mücadele edileceğini öğrenmekle ilgili olacak.

Arka Kapak dergisi 28. sayı