Kaya Tokmakçıoğlu

Aylak Adam Yayınları yaklaşık 4,5 yıl önce yayıncılık dünyasına adım attı. Türkçeye henüz kazandırılmamış nice nitelikli yapıtın yayımlanmasını kendine düstur edinmiş bir yayınevi diyebiliriz Aylak Adam için. Şu âna kadar dünya edebiyatının farklı coğrafyalarına ait 250’nin üzerindeki yazınsal metni Türkçeye kazandırmanın kıvancını duyuyoruz. Türkçede henüz yayımlanmamış modernist yapıtlara öncelik tanırken, has edebiyattan ödün vermemeye özen gösteriyoruz. Türkçeye ilk defa kazandırılan kimi örnekler vermeye çalışacak olursam Multatuli, Gyula Krudy, Sigizmund Krjijanovski, Margit Kaffka, Máirtín Ó Cadhain, Miklós Szentkuthy, Wieslaw Mysliwski, Otar Çiladze gibi 20. yy. edebiyat kanonunu belirleyen yazarlarla birlikte, Petra Finy, Isabel Huggan, Lars Saabye Christensen, Qiu Miaojin, Steven Millhauser gibi dünya edebiyatının yeni kuşak yazarlarını da Türkiyeli okura tanıtmaya çalıştığımızdan bahsedebiliriz.

Bunların dışında yayınevimiz yaklaşık 400 yıl önce kaleme alınan ve modern Avrupa uygarlığının en önemli metinlerinden biri olan Melankolinin Anatomisi ile günümüz edebiyatının yapıtaşlarından olup çok az sayıda dile çevrilebilmiş Finneganın Vahı’nı Türkçeye kazandırmış olmanın gururunu da yaşamaktadır. Her iki projede de uzun erimli, işbirliğine dayalı, titiz ve kolektif bir çalışma yürütüldüğünü ekleyebilirim.

Yayınevinde aldığım sorumluluk açısından, yayımlanacak metnin yayımlanma sürecinin planlanması, çevirmeninden dizgi ve tasarıma kadar geçen sürecin eşgüdümünün sağlanması ve gerektiği noktalarda metne editöryel müdahalelerde bulunma gibi birkaç ana başlıkta katkı koymaya çalışıyorum Aylak Adam’a. Ekibimizi oluşturan tüm arkadaşlar arasındaki iş bölümünün sağlanıp bunun garanti altına alınmasından da bizzat sorumluyum. Buradan hareket edecek olursam bir yayınevinin genel yayın yönetmenin fazlasıyla detaycı, yenilikler keşfetmeye dair tutkuya sahip, anadili dışında hâkim olabildiği kadar yabancı dile hâkim ve dile âşık olması gerektiğini düşünüyorum.

Bana ve editör arkadaşlara çok sık sorulan sorulardan biri “Yayımlanacak yapıta dair, ‘işte budur!’ yargısı nasıl oluşuyor?” oluyor. Şöyle diyebilirim sanırım: En basitinden, ilk önce o kitabı sevmemiz gerekiyor. Ben ya da bir başka arkadaşımız o kitaba âşık oluyor ve bizi de âşık etmesi gerekiyor. Bununla birlikte dile sıkı bir hâkimiyet, yazarın kendine has bir sesinin olması, ikna edici ve hayatın içinden gelen bir hikâye metni yayımlama kararımızı belirliyor. Bununla birlikte eğer bağımsız bir yayınevi olmamış olsaydık, yukarıda belirttiğim tüm başlıkların da boşa düşeceğini rahatlıkla söyleyebilirim. Okurların Aylak Adam’a ait bir kitabın kapağın açtıklarında nasıl bir metinle karşılaşacaklarını biliyor olmaları, onlarda oluşturmaya çalıştığımız güven duygusu başlı başına yayıncılık maceramızın kendi ayakları üzerinde duran, kolektif yapısından kaynaklanıyor.

Son olarak da önümüzdeki aylarda yayımlayacağımız başlıklara dair birkaç söz eklemek isterim. Yayın politikamızın omurgasını daha da sağlamlaştıracak önemli metinlerden biri ABD’li öykücü Steven Millhauser’in üç novellasını barındıran Ağaçtaki Kral başlıklı kitabı olacak. 20. yy. Macar edebiyatının en önemli yazarlarından Miklós Bánffy’nin Transilvanya Üçlemesi’nin ilk cildi Sayılanlar fırından çıkmak üzere. Cortázar, Borges, Bioy Casares gibi yazarların yanına bir yenisi eklenecek: Türkçeye ilk defa çevrilecek Arjantinli yazar Juan Filloy’un Op Oloop başlıklı romanının büyük bir okuma keyfi vereceğini söyleyebilirim. İsrailli yazar Yaakov Shabtai’nin kurgusu ve dilinin okuru zorlayan yapısıyla Past Continuous başlıklı romanı yeni yılın bir başka sürprizi olacak. Son olarak ABD’de yaşayan Iraklı yazar Sinan Antoon’un çok ses getiren romanı Yalnız Nar da çok yakında raflardaki yerini almış olacak. 

Arka Kapak dergisi 26. sayı