Ömer Gök

Sohbet bahsine ilişkin bir “sohbet” açıldığında zihnimde derhal Enderunlu Vasıf’ın şu mısraları belirir: “Şimdi münafıka nedür ülfet zamanede / Ahbab ile muhabbet o da bir zaman imiş / Ne zevkler idi leyle-i helvada yar ile / Ağz’ağza tatlu sohbet o da bir zaman imiş”. Yasin Şen’in kitabını elime alır almaz bu dizeler gözlerimin önünden koyu puntolarla akıp geçtiler. Hakikaten de dört bir yandan görüntü ve sese maruz bırakıldığımız şu zamanlarda kulak ve göz başta olmak üzere beş duyumuzu bilinçli tercihlerimizle muhatap kılamıyoruz. Şunu demek istiyorum: sohbet bilinçli bir tercih ve yöneliştir. Bunun da bir bedeli vardır. Siz vaktinizi, gözünü, kulağınızı bu eylem için hazırlamalısınız. Çağımız bir bedel ödemeden hedefe vasıl olma çağıdır. Böyle olmaklıkla da kolay yoldan para kazanma, kolay yoldan paye kazanma, kolay yoldan kazanç elde etme zihinlerimizin merkezini sultası altına alıyor. Böyle bir ahval içerisinde sohbet etmeyi, hemhal olmayı tercih etmek elbette çağa bir başkaldırıdır. Evet, bu görüntü ve ses çağında görmeye, duymaya, okumaya, dinlemeye çalışmak büyük ehemmiyeti haizdir. Dünya üzerinde özne olarak varlığını devam ettirmenin yolu da buradan geçer.


Sohbet Medeniyeti
Türk Sohbet Kültürü Üzerine Araştırma
Yasin Şen
Erdem Yayınları

Yasin Şen’in hazırlamış olduğu kitabın sayfaları arasında gezinirken geçmişte ortaya koyduğumuz muhabbet ve sohbet halkalarını görüp de iç geçirmemek, bu sohbetlerden hâsıl olan ülfete imrenmemek elde değil. Bugün de belki bilmediğimiz birçok köşede, bilmediğimiz birçok kimse sohbet meclisleri kurup meşk ile mest oluyor. Gönülleri mesrur kılan sözlerin dudaklardan süzüldüğü; söz hükümranlarının musahiplerini şevk ile cûşa getirdiği; rezme hayır, bezme ber-devam denildiği mahfiller de vardır elbet. Şen’in kitabında “Yeni Zamanların Sohbet Tiryakileri” başlıklı bölümde son dönem edebiyat ve sanat tarihimizin önemli simalarının oluşturduğu sohbet meclislerine tanıklık ediyoruz. Bu isimler sohbet halkalarının son büyük temsilcileridirler. Ama sonuncuları değildirler diye ümit etmek istiyoruz, ediyoruz. Çünkü büyük bir medeniyet inşa etmiş Türk toplumunun bakiyeleri olan Anadolu insanı, daha nice cevherler barındırıyordur. Bunu Anadolu’nun herhangi bir köyünde, herhangi bir kahvehanesine girip de müşahede etmek mümkündür. Bu coğrafyanın insanı âriftir, irfan sahibidir. Göğsüne bir bıçak gibi sokulan 20. yüzyılın inkırazını da alt edecektir. Umuyoruz ki, geçmişte sahip olduğumuz bu güzide sohbet halkaları şehirlerimizi besleyen irfan ırmakları olarak yeniden tebarüz ve temayüz edeceklerdir.

Şen, “Sohbet, rahlesiz divitsiz bir eğitim müessesesi, hayata hazırlık hususunda vazgeçemeyeceğimiz bir kültür unsurudur.” diyor, kitabın “Netice” kısmında. İfade edilmek istenilen meram, bu cümlenin çevrelediği sınırlar içerisinde kendini gösteriyor sanki. Kültür damarını besleyen bu önemli ögenin, yani sohbet halkalarının canlı bir şekilde varlığını devam ettirmesini istiyor isek, can kulağıyla ve can gözüyle ehl-i dillerin birbirine yaklaşmasını sağlamalıyız. Nef’î merhumun dediği gibi “Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil.” Kitabın tarihe bir güzelleme olarak kalmaması, kültür hayatımız içerisinde dolaşıma girip yeni sohbet halkalarının doğmasına öncülük etmesi temennimizdir. Büyük bir emek ürünü olduğu, içerisine aldığı geniş tarihî ve coğrafî sınırlarından belli olan bu kitap, muhakkak ki önemli bir boşluğu dolduracaktır. 

Arka Kapak dergisi 9. sayı