İnci Aksu

Sovyetler Birliği’nde yayınevlerini denetleyen bir parti uzantısı vardı: Goskomizdat. Henüz devrimin ilk günlerinden itibaren çalışmaya başlayan bu birimin, bazı kaynaklara göre, ilk yasakladığı kitabın ismi ‘Biz’, yazarı da Yevgeni Zamyatin isimli bir gemi mühendisiydi. 1921’de gelen bu sansür kararı, rejime karşı fikirleri değişmekte olan Zamyatin için şaşırtıcı olmamıştı fakat o yine de bu eserin yayınlanmasını istiyordu. 1924’te ilk baskısı İngilizce olarak New York’ta yapıldı. Daha sonra Fransızca ve Çekçe baskıları oldu.


Biz
Yevgeni Zamyatin
Çevirmen: Ömer Ertan Yurtsever
Zeplin Kitap

Devrim öncesinde de yazarlık yapan ve yazının gücüne inanan Zamyatin, bir şekilde Rusça’da olması için çabaladı ve kendi elyazmalarını Prag’da bir yayıncıya ulaştırdı. Elyazmaları orada sürgünde bulunan bir Rus gazetesinde yayınlandı ve Sovyet topraklarına yasadışı yollardan sızdı. Bunun üzerine Stalin öfkelendi ve Zamyatin sosyal hayattan tecrit edildi. Maksim Gorki’nin araya girmesiyle, Zamyatin’in Paris’e gönderilmesine karar verildi.

1937’de yoksulluk ve yalnızlık içinde ölecekti Zamyatin. Ancak kitabının serüveni yeni başlıyordu. 4 Ocak 1946’da Tribune gazetesinde George Orwell, Zamyatin’in Biz’i hakkında bir kritik yazmıştı. Ona göre Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sı bu kitaptan etkilenmiş olmalıydı (Huxley, bunu hep reddetti). Tıpkı oradaki gibi ‘insanın durumu’, yani ilkellik ve gelişmişlik, çizgiyi aşma durumları ve aşırılıklar, yönetim biçimiyle ilişkilendiriliyordu. Zamyatin, Biz’de milattan sonra 26. yüzyılda, dünya nüfusunun sadece yüzde 0,2’sinin kaldığı 200 yıl savaşlarının ardından kurulan ve adına TekDevlet denilen ülkeyi anlatıyordu. Burada, Velinimet denilen tek bir lider, ‘ilkel doğa’ ile arasında örülü cam duvarlar ve matematik yasalarına iman vardı. İnsanlar, sayı verilerek isimlendirilmişti. Kitabın kahramanı D-503, Entegral dediği bir uzay gemisinin inşasında çalışıyor, bu arada I-330 isimli ‘devrimci’ bir kadına âşık oluyor ve Zamyatin’in hayalindeki topluluk bir devrimin eşiğine varıyordu.

Orwell’e göre kitabın Sovyet rejimi tarafından beğenilmeme sebebi şu diyalogda gizlidir:

D-503: Bu önerdiğinin bir devrim olduğunun farkında mısın?

I-330: Elbette, bir devrim. Neden olmasın?

D-503: Çünkü bir devrim olamaz. Bizim devrimimiz sonuncusuydu ve bir daha olamaz. Bunu herkes bilir.

I-330: Sevgilim, sen bir matematikçisin. Söyler misin bana son sayı nedir?

D-503: Fakat bu absürt. Sayılar sonsuzdur. Son bir tane olamaz.

I-330: O hâlde neden bir son devrimden bahsediyorsun?

Ancak Orwell, kitabın yazıldığı tarihlere bakarak (Lenin yeni ölmüş, Stalin henüz diktatöre dönüşmemiş, rejim daha o kadar sıkı değildir) bu kitabın doğrudan Sovyet rejimini hedef almadığını, olsa olsa Sanayi Devrimi’nin nihai hâlini karşı-ütopya olarak resmettiğini savunur. Şehir (kötü-yapay) ve taşra (iyi-doğal) ayrımı bile, Marksist eleştirinin devamıdır aslında.

Bu kritik yazısından yaklaşık üç yıl sonra Orwell, 1984’ü yayınlayacaktır ve her iki kitabı da okuyanlar için Biz’in Orwell’deki etkisi gözle görülür niteliktedir. Zamyatin yalnızca onu değil, Kurt Vonnegut ve Ursula K. Le Guin gibi zekice metinler kaleme alan yazarları da etkilemiştir. Bazı yorumlara göre Rus yazarın üstünlüğü, matematik temelli bir sanayi toplumunun felsefî sonuçlarını doğru ele almasıdır. İnsanların ‘makinalaşması’ kavramını işleyen romanda, mutluluk ve özgürlüğün birbirinin düşmanı olduğu, bir insanın ancak tamamen ‘bağlı’ olduğunda mutlu olabileceği işlenir. İnsanların yaşadığı her saniyenin hesaplanmış ve programlanmış olması, ‘aklın zaferi’ olarak görülür. Bu da Velinimet’in ve TekDevlet’in mutlak iktidarı ve toplumun mutlak eylemsizliğiyle sonuçlanacaktır.

Kitap, kazara da olsa, Stalin döneminin getireceği ‘semantik baskıyı’ da önceden görebilmiştir. Malevich gibi ressamların temsil ettiği geometrik soyut sanatın izleri de romanda görülebilir. Zamyatin’in Biz’i, 1988’de Orwell’in 1984’üyle birlikte ilk kez Sovyet Rusya’da basıldı. Bir yıl sonra da Cesur Yeni Dünya’nın yanında verildi. Rejim, ilk yıllarında sansür uyguladığı kitabı, uluslararası eşlenikleriyle birlikte, son yıllarında bir gurur kaynağı olarak algılamıştır.

Arka Kapak dergisi 26. sayı