Fırat Demirel

“Bir gün fark ettim ki eğer bir insan başka birini tamamen ezip mahvetmek, ona en berbat cezayı, en korkunç katilin karşısında titreyeceği, peşinen geri çekileceği cezayı vermek istiyorsa, tek yapacağı onu işe yaramayan, manadan bütünüyle yoksun bir işte çalıştırmaktır.”

 Fyodor Dostoyevski

Kendimize dair sorduğumuz her soru göründüğünden daha zordur ve mesele, kendimize uygun bir iş bulmak olduğunda epey büyük bir sorumuz var demektir. Zira hepimiz ömrümüzü bir “iş” üzerinde tüketmekteyiz ve her insanın bu konuda bir iç sorgulama yapması zaruri olmasa da son derece gereklidir. Sel Yayınları’ndan çıkan Kendimize Uygun İşi Nasıl Buluruz adlı kitap işte bu sorgulamayı bizim yerimize yapıyor ve oldukça yerinde sorular soruyor.


Kendimize Uygun İşi Nasıl Buluruz
Roman Krznaric
Çevirmen: Zarife Biliz
Sel Yayıncılık

Yapılan işten tatmin olma beklentisi elbette 21. yüzyıla has bir şey değil. Ancak söz konusu yeni bir iş/meslek seçimi olduğunda yine 21. yüzyılın bolluk paradoksu karşımıza çıkıyor. Krznaric, “bolluk çağı”nın kariyer seçiminde büyük bir kararsızlığı beraberinde getirdiğini söylüyor ve sorulması gereken soruyu netleştiriyor; “Yaparken kendimizi capcanlı hissettiğimiz, geliştiğimizi bildiğimiz bir iş bulmak gerçekten mümkün mü? Yoksa bu sadece, harika bir eğitim alma gücüne, bir yoga kafe açma riskini alabilecek finansal araçlara veya sevdikleri, gıpta edilecek işi onlara sunabilecek güçlü sosyal ilişkilere sahip azınlığa özgü bir ütopya mıdır?”

Ona göre herkesin anlamlı bir kariyer seçimi/değişikliği yapması mümkün. Bu değişimi yapmak içinse şu üç unsuru irdelemek gerekiyor; anlam, akış ve özgürlük. Anlam, seçilen işin değerini; akış, kişinin yaptığı işe kendini kaptırmasını ve özgürlük de kendimize daha fazla zaman ayırabilmeyi temsil ediyor. Bu üç unsurun değerlendirilmesiyle yapılacak seçimin tatmin edici olabileceğini söyleyen Krznaric, nihayetinde birden fazla meslek/iş ile baş başa kalabileceğimizi de ekliyor. Zira bolluk çağında birçok işi deneme ve çok yönlü kişiliklerimizi tatmin etme şansına sahibiz. Ancak bu bolluk gözüktüğünden daha sıkıntılı bir süreci, kararsızlığı beraberinde getiriyor ve Krznaric “Önce harekete geç, sonra düşün,” taktiğiyle ilerlemeyi öneriyor. Tatmin edici olacağı düşünülen işleri denemek için de üç farklı yol öneriyor; radikal izin yılı, paralel projeler ve konuşmaya dayalı araştırmalar. Radikal izin yılı; esnek durumda olan kişilere hitap ediyor ve bir yıllık sürede farklı işlerin bizzat denenmesi öneriliyor. Paralel projeler; zaman açısından kısıtlı olanlar için, mevcut işinizde çalışırken farklı işleri denemeniz tavsiye ediliyor. Konuşmaya dayalı araştırmalar ise herkesin yapabileceği türden; farklı mesleklerdeki kişilerle konuşmak anlamına geliyor.

Denilebilir ki insanın kendi potansiyelini keşfetmesi, işi ile kişiliği arasındaki anahtar-kilit ilişkisini bulmasında yatar. Roman Krznaric de konuya bu mantıkla yaklaşıyor ve kendimize uygun işi bulabilmemiz için başarılı bir reçete sunuyor. Farklı kişilerden verdiği örneklerle de kişisel tatmin için en önemli umudun daha geniş kapsamlı, yüce bir amaca yönelik işlerde yattığını söylüyor. Krznaric bir yazar ve düşünür olarak kendi anlamlı işini bulmuş, peki ya biz? 

Arka Kapak dergisi 00. sayı