Haydar Ergülen

İlk yazım ‘arkakapak yazıları’ üstüne olsun dedim, bilgisayarda kimi kitaplara yazdığım arkakapak yazılarını aradım, nereye yazdığımı bulamadım. Hevesim kırışır gibi oldu, hevesim kırılır gibi oldu diyecektim, fakat bu yanlışlığı sevdim. Heves kırışması. Fena değil diye düşündüm. Yazılarda sık sık başıma geliyor, konuşurken de. Bazen yaşlanmanın o turuncu gülümsemesiyle şakaya vuruyor ve tam ortasında söyleşinin, ‘durun’ diyorum, ‘söylediğim benim de hoşuma gitti, şuraya yazayım!’, gözlüklerimi çıkarıyor, küçük bir deftere, söylediğim şeyi, kavram, sözcük, cümle, bir düşünce yazıyorum. “ve şairler boyuna kimlere yazarlar”, Necatigil’in sorusu mudur yoksa yanıtı mı? Benim yanıtım, unutmaya yazarlar, oluyor.

Heves kırışmadan birkaç arkakapak yazısı bulmayı ümit ediyorum. Bugünlerde 100 Tuhaf Kitap, 100 Tuhaf Lakap başlığıyla ilginç kitaplar yayımlayan Ağaçkakan Yayınları’na 100 Tuhaf Arkakapak Yazısı başlıklı bir kitap yapmalarını -ne hoş olmaz mı- öneriyorum. Yok hayır ben yapamam, fakat tabii Enis Batur yapar. Hem zaten onun fazla aramasına da gerek yok, yalnız adıyla ya da adsızıyla yazdığı arkakapak yazıları arasından seçim yapmakta ve sayısını 100’e indirmekte zorlanabilir!

Sırası gelmişken, çok sevdiğim öykücü Ahmet Büke geçenlerde 100 Tuhaf Kitap’ı yayımladı, ardından da Gökhan Akçura Radikal Kitap’ta bir yazı yazdı. Yanılmıyorsam şöyle dedi; ‘Böyle bir kitabı hep düşünüyordum…’ Sonuçta Ahmet yazdı. Yeri gelmişken söyleyeyim, ben de! Belki 50 yıldır kitap satın alan birisi olarak, arada satın aldığım ya da gönderilen kitaplar arasından, okumasam da bir kenara ayırdığım ‘tuhaf kitaplar’ var, onları da tuhaf bir yazıya saklıyorum.

Ben de! Böyle demek istediğim bir husus da bu arkakapak yazıları işte. Bulamadım ama ben de herhalde 100 kadar kitaba arkakapak yazısı yazmışımdır. Çoğu şiir, bazıları deneme, bir kaçı öykü… Benimkilerden bir kitap çıkmaz elbette, çıksa çıksa bu yazı çıkardı, lakin heves kırılmadı, biraz kırıştı ama, belki sonraki yazılara saklamak gerek onu. Böyle bir yazı yazsam diye düşünürken geçen yıl, Enis Batur’un bir kitabında onun da böyle bir şeye heves ettiğini, hem hakkı hem de pek münasip elbette, lakin sanırım bir Fransız yazardı, adını veriyor, onun arkakapak yazılarını toplayarak bir kitap yaptığını yazıyordu. Ne gam, bence Türkçe’de de yapılabilir böyle bir şey, hatta yapılmalı ve en fazla arkakapak yazan biri olarak onu da Enis Batur yazmalı!

Benim ‘unutamadığım’ arkakapak yazılarımdan ikisi Ali Poyrazoğlu’nun deneme kitaplarının arkasında yer alır. Eşsiz tiyatro birikimi ve kültürüyle memleketin nadir sanatçılarından olan Ali Poyrazoğlu’nun bir kaç söyleşisini okumuş, ilginç ve farklı şeyler söylediğini görmüştüm.


Benim ‘unutamadığım’ arkakapak yazılarımdan ikisi Ali Poyrazoğlu’nun deneme kitaplarının arkasında yer alır. Eşsiz tiyatro birikimi ve kültürüyle memleketin nadir sanatçılarından olan Ali Poyrazoğlu’nun birkaç söyleşisini okumuş, ilginç ve farklı şeyler söylediğini görmüştüm. Bir Sen Kaldın Yalnızlık Gelince ve Ödünç Yaşamlar kitaplarındaki arkakapak yazıları benimdir. Şimdi Kırmızı Kedi Yayınevi’nin genel yayın yönetmeni olan İlknur Özdemir o zaman Merkez Kitaplar’da aynı görevi yapıyordu, benim kitaplarım da oradan çıkıyordu ve küçük bir telif karşılığı kimi kitaplar için arkakapak yazıları yazıyor, dergi ve kitap eklerine verilecek ilanların metinlerini hazırlıyordum. Bu kitaplar da tahmin edeceğiniz gibi şiir, öykü, deneme ağırlıklıydı. Yazarken hepsini, yani kitabın tamamını okuyor muydum? Elbette hayır. Ama Poyrazoğlu’nun denemelerini merak ettim, acaba başka bir sanat dalından yetkin bir ismin edebiyat hevesi miydi? Bunu küçümsemek için yazmadığımı bilin lütfen. Yalnızca bir olgu, bir saptama olarak yazıyorum. Öyle kitaplar vardır ya, içindeki genellikle şiir hevesini açığa vurmak, paylaşmak için sanat dünyasından, başka dünyalardan sanatçılar, kanaat önderleri, öndegelen kişiler şiir yazarlar, sonra da bunları genellikle çok kaliteli kâğıtlara basarak, bazen bir ressam arkadaşlarının da desteğiyle resimli olarak, yüksek baskı kalitesinden ötürü de hayli pahalıya patladığı anlaşılan şiir kitaplarını yayımlarlar. Basın ve tv ile sanat-edebiyat camiasına da bir kokteyl vererek kitaplarını kutlarlar. Radikal Kitap’ın ‘Haftanın Kitapları’ bölümünde kısa kısa yer verdiği kitaplar, bunlar özellikle şiir ve öykü kitaplarıysa, bir de yazanın ilk kitabıysa, dediği gibi, ‘biz de kutluyoruz.’

Fakat hayır bir heveslinin kitabı değildi, aksine usta bir yazarın, nefis bir üslupla kaleme aldığı, şaşırtıcı, düşündürücü, eğlenceli, kullanmadığım başka klişe kaldı mı bu arada, bilmiyorum, bir denemeler kitabıydı. Bir ara ‘hangi ara yazdın bunları Ali Poyrazoğlu?’ diye hayret belirtesim de gelmedi değil, ‘kuliste yazdın galiba!’ diyesim de oldu. Dediğim gibi, arkakapağını yazmak için, genellikle orasından burasından okuduğum çoğu kitap gibi bir kitap okuyacağımı sanırken, Ali Poyrazoğlu gibi, okumamış olanlara hassaten tavsiye edeceğim, harika bir denemeciyle karşılaşmış oldum. Tabii bu arada artık benim dünya ahret yayın yönetmenim olan sevgili İlknur Özdemir’i de kutlamalıyım. Bize yıllardır kazandığı yazarlar için, Türkiye’den dünyadan.

Malum hepimizin kitaplıkları dört başı mamur olmadığı için, ara ki bulasın! Aradım ama bulamadım. O yüzden burada o yazıdan bir bölüm yayımlayamıyorum, ama bunun yerine başka bir şey yapacağım. Gelecek yazıdan başlayarak yeni okuduğum ya da eskiden okuyup sevdiğim kitaplar için 100 kelimeyi geçmeyen ‘kapakarkası’ yazıları yazacağım.

Şu anda elimde geçen yıl Mühür Kitaplığı’ndan yayımlanan ve şiir yazılarımın bir bölümünü topladığım Şiirdir, Geçer! kitabım için yazdığım arkakapak yazısı var. İlginizi çekmesi umuduyla buraya alıyorum:

“Ya geçmezse! Adı Şiirdir, Geçer! olan bir kitabın arkakapak yazısının başlığının da ‘Ya geçmezse!’ olmasından doğal ne var? Yani buna sıra gelinceye kadar doğal olan pek çok şey var ama, mesele bu değil ki! Şiiri nasıl gördüğümüze, onunla neler yaptığımıza, varlığında yokluğunda ne halde olduğumuza kadar, yanıtlanması gereken hayli soru var burada. Var da bu kitap bunları yanıtlıyor mu? Ne gezer! Sanki kitabın adı Şiirdir, Gezer!miş gibi, içindeki yazılar da almış başını gitmiş, her biri ayrı telden çalıyor desem, durumun vahametini daha iyi anlatmış olurum. Olsun, n’apalım! İnsan geçmiyor mu, çocukluk geçmiyor mu, zaman geçmiyor mu, güzellik geçmiyor mu, iyi şeyler de üstelik hepsinden çabuk geçmiyor mu, en fenası da aşk geçmiyor mu? Geçmez olur mu, hem de nasıl geçiyor! Eh bunlar, onlar ve şunlar da geçtiğine göre şiir de geçer, geçsin. Ya geçmezse diye hiç meraklanmayın, üzülmeyin, dedim ya, mutlaka geçer. Öyleyse şimdiden geçmiş olsun.” 

Bu yazı Arka Kapak dergisinin 3.sayısında yayınlanmıştır.