Doruk Önal

American Hustle / Düzenbaz, David O. Russel’ın 2013 yapımı ve 10 Dalda Oscar adaylığıyla dikkat çeken filmlerinden birisi. Her ne kadar birçok kategoride Oscar adayı olsa da film eli boş bir şekilde törenden ayrıldı. Bunun yanı sıra birçok uluslararası festivalden ve törenden ödüller almayı başardı.

Hikâyesi yaşanmış bir olaya dayanan (ABSCAM Skandalı) bu film 1970’lerin ABD’sinde geçmekte. Bu anlamda filmi başarılı kılan en önemli yanı ise döneme uygun kostüm ve mekân seçimleri diyebiliriz. Elbette film müziklerini de ayrı bir köşeye koymakta fayda var. Filmin oyuncu kadrosu da bir o kadar görkemli. Christian Bale’in her film için kılıktan kılığa girip, kilo alıp vermesi ise bu filmde de bir kez daha gözümüzün önüne seriliyor.

Bradley Cooper’ın kıvırcık saçları, Jennifer Lawrence’ın üst seviyelere tırmanan ve oyunculuğunu sonuna kadar hakkıyla sergileyişi, Amy Adams’ın ise bütün içerisinden sıyrılarak sergilediği başarılı performansı izlemeye değer.

Russel, bir araya topladığı muhteşem ve beklentileri fazlasıyla yükselten oyuncu kadrosuna rağmen filmde veya hikâyede o kadar başarılı olamamış. Klasik bir anlatı biçimi seçtiği gibi, yavan bir tadın olduğunu en baştan belirtmek gerek.

Usta bir dolandırıcı olan Irving (C. Bale) ve ortağı Sydney Prosser (Amy Adams), FBI ajanı DiMaso (B.Cooper) tarafından suçüstü yakalanır. Filmin başında bir arada gördüğümüz kahramanlarımızı, hangi olayların bu noktaya getirdiğini ise sonrasında izlemeye başlarız. Polise muhbirlik yapmak ve yardım etmek zorunda kalan Irving dolandırıcılıktan zenginliğini ilan etmiştir. Fakat polisin eline düştükten sonra yapacaklarıyla büyük bir çıkmaza doğru sürüklenir. Bir yandan sevdiği kadını kaybetme korkusu, bir yandan dostlarını yarı yolda bırakmama ve ayakta kalabilme mücadelesi filmin seyir unsurunu arttıran ögeler.

Bunun yanı sıra kafa karıştırıcı, tam olarak ne istediğini bilmeyen ve tam anlamıyla bir sonuç vaat etmeyen bir film American Hustle. Zira Hollywood’a dair unsurlar filme az az serpiştirilmiş. Özellikle bir dönem filmi için fazlasıyla karmaşık bir anlatı söz konusu. Aşk, ihtiras, dolandırıcılık, yalan, suç, mafya, dostluk v.s her biri iç içe geçmiş ve bir anlamda da hikâyeyi bağlamından uzaklaştıracak unsurlar olarak karşımıza çıkıyor.

ABD tarihinin en önemli yolsuzluk skandallarından olan ABSCAM’dan esinlenilmiş bir film için beklenilen politik mesaj ve anlatıyı bu filmde bulmak mümkün değil. Daha çok işin mizahi yönünü, kahramanların iç dünyasını ve ilişkilerini ön plana çıkaran bu filmin, konusunu bir kenara bırakacak olursak bu anlamda seyir zevki yüksek bir yapım olduğunu da söylemek mümkün.

Irving usta bir dolandırıcı olarak, dolandırdığı insanlarla duygusal bağ kuramama başarısına da sahip birisi. Fakat FBI ile yaptığı anlaşma gereği politik kariyerleri olan, kendisi gibi dolandırıcı kişileri ortaya çıkarmak zorundadır. Bu anlamda hikâyenin başından beri dürüstlüğü ve halkına sadakatiyle tanıdığımız Belediye Başkanı Polito’yu (Jeremy Renner) bu tuzağın içerisine çekmeye çalışır. Zamanla Polito ve Irving’in ilerleyen dostluk birbirlerini daha iyi tanımalarını sağlar. Irving, Polito’yu tanıdıkça onu içine soktuğu bu işten ailesi ve kendisiyle birlikte kurtarmanın planlarını yapar.

Nihayetinde film karmaşık bir yapıya sahip olsa da kendisini izletmeyi başarıyor. Ele aldığı konu üzerinden bir mesaj kaygısından çok Oscar ve ödül odaklı bir yapım olduğunu söylemek mümkün. Zira bunun dışında her şeyin yerli yerinde olduğunu, izlerken “şimdi ne olacak” duygusunu kıvamında verdiğini söyleyebilirim. Şaşırtmacalı bir sonu olduğunu da belirteyim. Öyle büyük ve göze çarpan bir yanı olmamakla birlikte, örneklerinin yanında pek sönük kalan bu bölüm, en azından izleyen açısından bir parça tatmin duygusu yaratmayı başarabilecek türden.

Son söz olarak filmin ülkemizde gösterime girdiği dönemde Türkiye’de yaşanılan süreçle ilgili olarak, filmle ilgili kurulan bağlantının çok da havada olacağını söylemek istiyorum. Zira bazı köşelerde bununla ilgili göndermeler ve benzerlikler kurulması yaşanılanları hafife almak olacaktır. Söylediğim gibi film aşkın bir mesaj derdinde değil. Belli bir konuyu alıp, onu yuvarlayıp, mizahi bir dille anlatarak seyirciye sunuyor. En basit haliyle filmin sonunda dolandırıcıların tarafında kendinizi bulmanız, her şeyin seyre dair olduğunu ve bir nevi kendinize yabancılaştığınızın da göstergesi aslında.

Yönetmen: David O. Russell
Senaryo: Eric Warren Singer, David O. Russell
Yapım yılı: 2o13, ABD