Zeki Dursun

Elbette her mesleğin kendine göre zorlukları var. Ama içlerinde eğer hakkını vermek istersen editörlük başka bir icra. Bir editör kesinlikle kurgu bilmeli, diye düşünenlerdenim. Adına eser denilen şey, yazarı tarafından istendiği kadar kutsanmış olsun sonuçta görücüye çıkmak için bir elbiseye ihtiyaç duyar. Bu elbise için de bir terziye ihtiyaç var. Değişik mahfillerde editörlük icra etmiş ve şimdi kişisel yazgısına Onto Yayınevi editörlüğü tesadüf etmiş biri olarak diyebilirim ki bu icra zor bir zanaat. Çünkü pek çok mecrayı memnun etmek zorundadır editör. Başta yazarı ve okuru. Yazar ve okur memnun değilse diğer memnuniyetlerin ehemmiyetini konuşmak yersiz geliyor bana. Yazarı tarafından kutsanmış bir eser ile karşı karşıyadır editör. Yazarı ikna etmek zorunda kalırsın, “Sevgili yazar, bu kutsal metin değil.” diye. Diyelim ki editör bir yazarı ikna etti metin konusunda. Bu da yetmez, okurun bu eseri okuması için ikna edilmesi gerekir. Editör ikna aracı olarak dili, dil dizgesini kullanır. Bu da editörün okurun dil dizgesi ile yazarın dil dizgesini iyi bilmesinden geçer. Editör, bir dil dizgecisidir. Dil bilmeyen editörüm dememeli.

Onto, henüz 9 aylık bir yayınevi. Şimdi sekizinci dil dizgesi okur ile buluşacak. Bundan evvel psikoloji, çağdaş felsefe, öykü, şiir ve anlatı sahalarında dil dizgelerini okur ile buluşturdu. Bu dil dizgelerinden aldığımız ilk intibalar gayet olumlu. Sekizinci dil dizgemiz bir sözlü tarih çalışması. Kentin dindarları ile gerçekleştirilmiş bir söyleşiler birlikteliği. Sekiz dil dizgesi ile dilimiz hakkında okura bir sözümüz oldu. Okur da kendi dil dizgesi ile Onto’nun dili arasında bir bağ kurmuş ki bize teveccüh gösteriyorlar. Yola çıkarken dedik ki, “Okumayacağımız hiçbir dil dizgesini okurla buluşturmayacağız.” Bu, ana ilkemiz. Biz okumuyorsak okur da okumuyor demektir. İkincisi genç ama özgün dil dizgelerine yer vereceğiz. Bu da kendimizi şöhrete kurban etmemek demektir. Sekiz eserin sahibi de “şöhretli” yazarlar değil. Üçüncüsü Onto ile yazarlar arasında uzun soluklu bir bağ olacak. Çok şükür bunun için de gerekli adımları attık. Yeni olmamıza rağmen bir kabul gördük. Asıl sözümüz dil dizgesi çeşitliğimiz tamamlandığında ortaya çıkacak bize göre. O zaman kurgumuz tamamlanmış olacak. Bu tamamlanma ile hem yazar hem de okur bizimle daha sarih bir dil dizgesi içinde iletişim kurmuş olacak.

Editörün masası, editörün kafası gibidir. Bazen eser sahiplerinden “bize ne zaman sıra gelecek” diye serzenişler alıyorum. Diyorum ki, “Masa dolu.” Bunun iki anlamı var: Birincisi şu an bir dil dizgesine elbise giydirmekle meşgulüm, ikincisi sıran henüz gelmedi. Sekizinci dil dizgesinden sonra sezonu yaz için ferahlık versin diye iki öykü ile kapamak niyetindeyiz. Sonra eylülden itibaren çeviriler dâhil olmak üzere yukarıda saydığım konularda dil dizgeleri oluşturmaya devam edeceğiz. Eylülden itibaren siyaset teorileri, çağdaş felsefe tartışmaları, Türkçe psikoloji metinleri, sosyal tarih çalışmaları olmak  üzere özgün eserler okurlarımızla buluşacak. Türkçede roman, öykü, şiir, anlatı ve diğer edebi verimler deyince okurun aklına Onto gelecek. Bu iddiamız. Bu yolda kurgumuz devam ediyor. Bu kurguyu yazar, yayınevi ve okur hep birlikte yaşayacağız. Yeni dönemde çocuklar için sürprizlerimiz var. 7-14 yaş grubu okur grubumuza sürprizlerimiz var. Onto, yayıncılık bağlamında dil dizgesi olarak genç ve özgün herkese kapılarını açmıştır. Bir başka dil dizgemizde yazınsal eleştiri sahasında olacak. Türkçeye bu konuda karşılaştırmalı okumaya dayalı yeni eserler kazandırmak niyetindeyiz. Bu 9 aylık süreçte Onto ile yürüyen yazarlarımıza ve okurlarımıza teşekkür ederim. Onto olarak bağımsız okumalar için, “Bizce okuyun.” diyoruz. 

Arka Kapak dergisi 32. sayı