Erdi İnci

George Orwell’in 1984’ü, Aldoux Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sı, Philip Reeve’in “Yürüyen Kentler” dizisi ve Katharine Burdekin’in Swastika Geceleri gibi, dünyanın siyasi ve toplumsal şekillenme süreçlerini anlamaya çalışıp, o süreçler sonunda ortaya çıkacak varlığın, oluşumun neye benzeyebileceğini öngörmeyi düşleyen ve bunu da, -okur gözümle- mantık çerçevesinden olabildiğince çıkmadan yapan kitaplar, günümüz edebiyatının şekillenmesinde her zaman büyük rol oyanmışlardır –kimi otoriteler taraından edebiyat dünyasının dışında, uzağında, ilerisinde tutulmaya çalışılmış olsalar da. Yukarıda saydığım örneklere, bugün bir yenisi daha ekleniyor gibi: Pegasus Yayınları sayesinde Türkçe’ye çevrilen, Marie Lu imzalı “Efsane üçlemesi“. Üçlemenin ilk kitabı da seri ile aynı ismi taşıyor: Efsane.

Uzak bir gelecekte, ABD’nin Kaliforniya eyaletinde kurulan Cumhuriyet’in kolonilerle yaptığı savaşa tanık oluyoruz. Uzun yıllar süren bu savaş yüzünden, ülkede bitmek bilmeyen savaş koşulları hâkim. Halk içinde ciddi bir sınıfsal ayrım oluşmuş. Ülkenin adı Cumhuriyet; ama ülkeyi yöneten Başkan Primo’nun nasıl seçildiği tam bir muamma. Ülkeyi yönetme görevini oğluna vereceğini öğrendiğimiz zaman anlıyoruz ki, bu ülke için “Cumhuriyet” tırnak içinde yazılması gereken bir kavram.

Ülkenin çocukları da daha on yaşında, Deneme adında bir sınava tâbi tutuluyor. Malumunuz, o sınavda başarılı olmaları için kurslar, özel eğitim merkezleri de var –elbette, üst tabakadan çocuklar için. Kazananlar, aldıkları derecelere göre, ülkesine faydalı işler için bir yerlere yerleştiriliyor. Ama sınavı veremeyenler?..

Cumhuriyet öyle bir duruma gelmiş ki, bu on yaşındaki çocuklar nasıl birer eğitimden geçiriliyorlarsa, on beş yaşında binaları rahatça tırmanır, bir bankayı on saniye içinde soyup soğana çevirebilir duruma getiriliyorlar. İnanılmaz gelişme göstermiş bu eğitimin türü, elbette, askeri eğitim.

Bir de yoksul kesimi yok eden veba belası yüzüyor ülkenin üzerinde. Üst tabakaların bu konuda derdi yok; zira onlar vebaya karşı korunuyorlar. Yoksul kesim ise, evlerinin kapıları her an işaretlenebilir korkusuyla yaşıyor…

Tüm bu bağlamdan ve felaketlerden kırılan ülkenin derdi yetmezmiş gibi, bir de başına musallat olmuş bir “terörist”imiz var. Kod Adı: Day. Cumhuriyet’in askeri istihbarat birimleri ne kadar başarılı olursa olsun, bu terörist hakkında herhangi bir bilgiye sahip değiller. Yalnızca bir parmak izi var ellerinde; o da Cumhuriyet’in bilgi hazinesinde kayıtlı değil. Yaşanan korkunç bir olayın ardından, Day’in karşısına en güçlü askerini sürer Cumhuriyet: June. June, Cumhuriyet tarihinde deneme sınavından tam not alan tek asker. Bu tam notun da hakkını veren bir eğitimden geçmiş. Yani Day’i yakalasa yakalasa June yakalar. Madalyonun öbür yüzü gibi.

Gelelim hikâyenin çirkin taraflarına… Efsane, Marie Lu elinden bir üçleme olarak çıkmış. Diğer iki kitabı daha Türkçe’ye çevrilmemiş. Diğer kitapları da okuduğumuz zaman, üçlemenin oluşturduğu dünyayı tam anlamıyla öğrenmiş olacağız. Yine de, bu ilk kitabın en büyük eksiklerinden biri, “Efsane” dizisinde var olan dünyanın şekli şemali hakkında verdiği bilgilerin yetersizliği. Kitap boyunca Day ve June üzerinden akan bir aksiyona şahit olurken, fondaki dünyanın şekli her seferinde değişiyor. En basidinden, Cumhuriyet’in bugünkü dünyada karşılığı olan sınırların ne olduğu bile belirtilmemiş. Savaştığı ‘Koloniler’ hakkında hiçbir bilgi yok. Dünyanın neresinde yaşıyorlar? Bu savaşın çıkış sebebi nedir? O dünyada neler olup bittiğinden çok, Day ve June arasındaki hikâyeye odaklanmış yazar; ama hikâyedeki bu fonsuzluk, okuyucuları zorluyor. Bu anlamda ilk kitabın, okuru daha başından öyküye katacak güçte bir davet içermediği söylenebilir.

Bunun yanında, dildeki pürüzler de kitabı tehlikeye sokacak düzeyde. Cümle hataları, noktalama hataları, anlatım bozuklukları “Efsane”de fazlasıyla karşımıza çıkıyor. Elbette çevirmen de hata yapabilir, editör de, redaktör de, dizgici de, son okumacı da… herkes hata yapabilir. Ama hepsi birden mi yapar? Burada yayınevine büyük sorumluluk düşüyor. Dileğim, kitabı tekrar gözden geçirip, kitapçı raflarına öyle sürmesi. Çünkü “Efsane”, tüm eksiklerine rağmen okurunu bulabilecek, diğer kitapları için de merak uyandıran bir seri.

Efsane – Marie Lu
Pegasus Yayınları