Çeviri: M. Merve Şimşek

Trendeki Kız kitabının yazarıyla taşıt pencerelerinden röntgencilik yapmak, aile içi şiddet ve Dan Brown’un çok satanlar listesi rekorunu egale etmesini konuştuk.

İlk gerilim kitabınız olan Trendeki Kız, Dan Brown’a ait olan en çok satanlar listesinde üst üste 20 hafta kalma rekorunu kırdı. Bu konuda nasıl hissediyorsunuz?

Rekor kırmak harika bir duygu. Öte yandan aynı zamanda biraz yapay bir şey değil mi? Bu rekorların ne zaman başladığından emin değilim ve bir yazarın bakış açısından değerlendirecek olursak bu en önemli şey değil.

Ekonomi gazetecisi olarak çalışmanızın ardından kitap yazarken size destek olması için ailenizden borç para aldınız. Bu size ekstra yük getirmiş olmalı?

Evet. Bu kitap işe yaramasaydı ya tekrar gazeteciliğe geri dönecektim veya yapacak tamamen yeni bir şey bulacaktım. Bu son şansımdı.

Hikaye, hayatı hemen hemen darmadağın olmuş olan Rachel’in, günün başlangıcında saat 08:04’te ve günün sonunda 17:56’da gördükleri etrafında dönüyor. Londra hayatına kısaca göz atıyoruz ama bu aslında bir şehir romanı değil, değil mi?

Hayır, büyükşehirden ziyade banliyö hayatına yönelik. Bu kişilerin hayatlarının bu döneminde burada yaşamaları bana daha doğru geldi. Bunu aynı şekilde Londra’nın göbeğinde kurgulayabileceğimi sanmıyorum.

Kitap hayalinizde nasıl şekillenmeye başladı?

Birçok tren yolculuğu yaptım ve her zaman gerçekten bir şeye şahit olsam ne kadar ilginç olacağını düşündüm. Çünkü aslında hiçbir zaman ilginç bir şeye şahit olmuyorsunuz ya da ben hiç ilginç bir şey görmedim. Evlere bakıyoruz ama çoğu zaman insanları görmüyoruz bile; belki aklımıza bazı imgeler getiren şeyler görüyoruz. Örneğin arka bahçede terk edilmiş oyuncaklar ve bu bizi bir şeyler hakkında düşünmeye sevk ediyor.

Rachel, gördüğü bir şeyin, hayalini kurduğu hayata sahip olan kadının kaybolmasına ışık tutacağına ikna oluyor…

Benim orijinal fikrim birinin bir saldırı anına tanıklık etmesiydi ama sonra bu fikirden uzaklaştım; bunun çok daha muğlak bir şey olmasını istedim.

Ayrıca Rachel’in son derece büyük bir içki alışkanlığına sahip olması nedeniyle ortaya çıkan ve kitabın taviz verilmez bir unsuru olan bir kafa karmaşıklığı var. Buna ne yol açtı?

Uzun zamandır alkol tüketimi nedeniyle hafıza kaybı yaşayan biri hakkında yazmak ilgimi çekiyordu. İnsanların içki içtiğinde kendinden geçmesi ve yaptıkları sıradışı şeyleri anlatan bir kitap okudum. İnsanlarla yaptığım konuşmalardan da bunun çok garip bir şey olduğunu biliyorum. Yapılan bir şeyi hatırlamamak suçluluk hissinde ve sorumluluk hissinde köklü değişikliklere neden oluyor. İnsanlar size bir şeyi yaptığınızı söylese bile eğer gerçekten hatırlayamıyorsanız yeterince sorumlu hissetmiyorsunuz veya bazı durumlarda kendi suçunuz olmayan şeyler için sorumlu hissediyorsunuz. Ben bunun üzerinde çalışılacak ilginç bir şey olduğunu düşündüm.

Bu sizin ilk gerilim kitabınız olsa da Amy Silver adıyla “Cadde Kızı” da dahil olmak üzere genç kız edebiyatı sayılabilecek birçok roman yazdınız. Bu değişiklik neden?

Amy Silver adıyla yazdığım ilk kitap talep üzerine yazılmış bir kitaptı ve o kitapların fikirleri tamamen bana ait değildi. Her ne kadar onları yazarken çok keyif alsam da ve o kitaplar benim için harika bir alıştırma olsalar da benim okuyacağım türde kitaplar değiller. Ben hiçbir zaman o tür kitaplar konusunda kendimi rahat hissedemedim. Ve yazdığım kitaplar gitgide daha karanlık hale geldiler ve içlerinde daha fazla trajedi olmaya başladı. 4. Amy Silver kitabım pek de başarılı olmayınca ben de ya bu işi düzgün bir şekilde yapıp gerçekten istediğimi yazmaya veya bundan vazgeçip yeni bir kariyere odaklanmaya karar verdim. Bu kurguyu doğru şekilde yapmak için son bir şans gibi geldi bana.

En sevdiğiniz suç/polisiye romanı yazarları kimlerdir? Sizin Zimbabwe’de yetişirken çok fazla Agatha Christie okuduğunuzu biliyorum.

Aslında çok var, en yakın zamanda Megan Abbott, Tana French, Harriet Lane, S.J. Watson gibi kişiler. Lauise Welsh harika, Amerikalı bir yazar olan Cara Hoffmann gerçekten ilginç gerilim kitapları yazıyor. Kate Atkinson’un hem edebi yönüne hem de suçu ortaya koyma şekline hayranım. Ama yazarken suç/polisiye romanlarını okumuyorum çünkü diğer kişilerin olay örgüleri nedeniyle dikkatimi dağıtmak istemem.

Psikolojik gerilimler, çoğunlukla aile içi olanlar, şu anda inanılmaz şekilde başarılı oluyor gibi görünüyor; bunun ilk örneği olarak Kayıp Kız kitabı verilebilir. Bunun bir parçası olmak seni gözardı edilmiş gibi mi hissettiriyor yoksa bu durumdan mutlu musun?

O türün içine dahil edilmekle ilgili bir sıkıntım yok. Yeni olduğundan emin değilim. Bence olan şu, Kayıp Kız gibi bir kitap çok başarılı olur ve bir fenomen haline geliyor ve sonra herkes o kitabın farkına varıyor. Ama aile içi ortamda geçen suç/polisiye kitapları çok uzun bir süredir yazılıyor. Ve beni ilgilendiren bu tip psikolojik gerilim kitapları. Eğer bir şekilde şiddetle karşılaşırsanız bunun büyük çoğunluğunun evde olduğunu görürsünüz. Bunlar belki de kadınların daha çok karşı karşıya kaldığı endişeler. Eğer şiddet mağduru olacaksak bu genellikle aile içi ortamda oluyor; dolayısıyla bunlar daha çok bizlerin düşündüğü şeyler. Ben suç veya şiddet eyleminin kendisinden ziyade şiddetin psikolojisi ve kişinin o noktaya nasıl geldiğiyle ilgileniyorum.

Şimdi iki kız kardeşle ilgili gerilim romanın üzerinde sıkı bir şekilde çalışıyorsun. Devam kitabı yazmak zor mudur?

Daha fazla baskı var. Trendeki Kız kitabını yazdığımda kimse kim olduğumu bilmiyordu. Bu da yazarken bir rahatlık sağlıyordu. Yeni kitap bazı açılardan farklı bir hisse sahip olurken bazı açılardan da benzerlik taşıyacak. Ben o paranoyak havanın bir kısmını bu kitaba da taşımak istiyorum ancak bu kitabın daha kalabalık bir karakter ekibi var ve sanıyorum daha az klostrofobik his veren bir kitap olacak.

Bu arada Tendeki Kız kitabı filme çekilmek için hazır görünüyor.

Evet, haklarını DreamWorks aldı. The Help filminin yönetmeni Tate Taylor yönetmenliğini yapacak ve Rachel’ı oynaması için Emily Blunt ile görüşülüyor. Kabul ederse mutlu olurum, bence o harika bir aktris. Ancak filmi ben yazmıyorum ve senaryoyu da görmedim.

Siz daha fazla dahil olmak istediniz mi?

Hayır, pek değil. Bunu daha önce yapmadım ve film yazmak konusunda hiçbir şey bilmiyorum. Bazı kişilerin işlerini adapte etmekte çok başarılı olduklarını görüyorum ama bu benim için çok riskli olurdu, hem ben zaten bir başka roman daha yazmaya devam etmek istiyorum. 

*Kaynak: https://www.theguardian.com/books/2015/jul/19/paul-hawkins-girl-on-the-train-interview

Bu yazı Arka Kapak dergisinin 11.sayısında yayınlanmıştır.