Nihal Yormaz

Georges Perec, 7 Mart 1936’da Paris’in işçi sınıfı mahallesi olarak bilinen Belleville bölgesinde doğdu. Polonyalı birer Yahudi olan ve Fransa’ya 1920’lerde göç eden Icek Judko ve Cyrla Peretz çiftinin tek oğluydu. Perec henüz 4 yaşındayken İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransız ordusunda asker olan babası, savaşta aldığı bir yaraya zamanında müdahale edilememesi yüzünden öldü. Annesinin ölümü ise biraz daha şaibeliydi. Anne Cyrla Peretz, Nazi soykırımı sırasında ortadan kaybolmuş ve onun önce Drancy’ye, sonra Auschwitz’e gönderilerek orada öldürüldüğüne inanılmıştı. Fakat işin aslı hiçbir zaman net olarak öğrenilemedi. Ancak ailenin kalan üyelerinin de diğer Nazi kamplarında öldürülmüş olduğunun bilinmesi bu teoriyi doğru çıkarıyordu. Hem annesini hem babasını kaybeden Perec, halası ve eniştesi tarafından önce himaye altına alınmış sonrasında ise onlar tarafından resmî olarak evlat edinilmişti.

Yatılı bir Katolik okulundan mezun olmasının hemen ardından Sorbonne’da Tarih ve Sosyoloji okumaya başlayan Perec bir yandan öğrenimine devam ederken bir yandan da eleştiri yazıları ve makaleler yazmaya başlamıştı. Bu süreçte ünlü yazar ve sosyolog Jean Duvignaud’da felsefe dersleri almış ve Duvignaud da Perec’i yazması için teşvik ederek ona akıl hocalığı yapmıştı. Perec, iki yıl askerlik yaptıktan sonra bir öğretmen olan Paulette Petrasla evlenerek bir yıllığına Tunus’a gitmiş fakat sonrasında Fransa’ya geri dönmüştü. 1961 yılında Saint-Antoine Hastanesi’nde arşivci olarak çalışmaya başlayan Perec, çok düşük bir ücretle çalışıyor olmasına rağmen geçim sıkıntısı sebebiyle 1978 yılına kadar burada çalışmaya devam etti. 1967 yılında bir edebiyat grubu olan Oulipo’ya katıldı ve burada başyapıtı olarak kabul edilen Yaşamı Kullanma Kılavuzu’nu yazdı ve bu eseri dünyanın en saygın ödüllerinden biri olan Medici Ödülü’nü kazandı.

Yazın hayatı boyunca edebiyat dünyasına birçok değerli eser kazandıran Perec’in önemli eserlerinden biri olan W Ya da Bir Çocukluk Hatırası hayal kurmanın, umut etmenin koca bir gereksizlik olduğunu acı gerçekleri yüzünüze vura vura anlatırken daha da ileri giderek umudun nasıl bir felaket olduğunu tüm gerçekliğiyle anlatıyor. Kitabın başlığındaki “W” harfi Fransızca’daki “vie” yani “hayat” anlamına gelen bir kelimenin baş harfi olan v’yi iki kez kullanmak suretiyle bir insanın hayatının barındırdığı iki farklı hikâyenin ikili anlatım yöntemiyle anlatılmasına gönderme yapılması sebebiyle özellikle seçilmiş bir harf. Bu da kitabı daha başlığından itibaren ilginç kılıyor.


W – Ya Da Bir Çocukluk Hatırası
Georges Perec
Çevirmen: Sosi Dolanoğlu
Metis Yayınları

Kitaptaki ilk anlatı biyografik olarak nitelendirilirken Perec’in çocukluk anılarına, fotoğraflarına ve yaşanmışlıklarına değinen oldukça içsel bir metin. İkinci anlatı ise, Perec’in II. Dünya Savaşı sırasında annesinden nasıl ayrı düştüğünü anlatan fakat daha kurgusal bir alt metin aslında. Anlatının bu kısmında Ateş Ülkesi’nin bir adasından bahsediliyor. Bu adada sadece sporla meşgul olan bir toplumla ve bu toplumun hayatından sahnelerle son derece ütopik bir dünya betimlemesi eşliğinde yüz yüze geliyoruz. Ancak başta ütopik gibi gözüken bu dünya betimlemesinin altında aslında sporcuların hayatını acımasız kurallarla yöneten ketum ve diktatör bir hükümetle karşılaşıyor ve verilen ipuçlarıyla buranın bir Nazi toplama kampı olduğu gerçeğiyle sarsılıyoruz.

Kitabın kelimenin tam anlamıyla Georges Perec’in kimlik arayışının bir yansıması olduğunu söylemek mümkün. Nitekim kitabın otobiyografik kısmında çok küçük yaşta kaybettiği ailesiyle ilgili anlattığı hikâyelerle; hafızasında yer alan boşlukları yeni hikâyeler ekleyerek tamamlamak istemiş olması, bu arayışın bir ispatı olarak kabul edilebilir. Perec’in diğer distopya yazarlarından açık ara farkla öne geçtiği bu eseri, sorgulamaya itiyor ve hatta hayatın anlamını aramanın çoğu zaman bir işe yaramadığı düşüncesiyle baş başa bırakıyor.

Arka Kapak dergisi 22. sayı