İsa Karaaslan

Türk şiirinin önemli eleştirmenlerinden Hüseyin Cöntürk, Turgut Uyar’ın Dünyanın En Güzel Arabistanı çıktığı zaman çok sevindiğini belirtir ve Uyar’ın Türkiyem kitabından sonra şiirinin oldukça gelişme gösterdiğini ifade eder öyle ki ona göre Uyar’ın Türkiyem kitabındaki şiirlerinde “güzellik” namına pek bir şey yoktur.

Hüseyin Cöntürk’e göre bir şairin iyi bir şair olabilmesi için bir “dünya görüşü”ne sahip olması gerekmese de “özel bir dünyası” olması ya da “dünyaya özel bir bakışı” olması gerekir. Ona göre, Turgut Uyar özel bir dünyası olan şairlerdendir. Cöntürk, Turgut Uyar şiirinin okuyucu tarafından fazla kapalı bulunmasını, Turgut Uyar’ın dünyasının “biraz fazla” özel olması”na bağlar. Cöntürk’e göre Uyar’ın Arabistan’dan önce yazdığı şiirler yukarıda bahsi geçen klişe dünyalarla doludur. Yalnızlığı yerme, mutsuzluktan yakınma, içinde yaşadığı çevreden gönenme, bugünden çok yarına belbağlama gibi temlere sık sık rastlanır. Bu nedenle Hüseyin Cöntürk Turgut Uyar’ın Arabistan’dan önce yazdığı şiirleri dikkate değer bulmaz, Arabistan’daki şiirlerinse yine bir kısmı klişe temler olmasına rağmen Uyar’ın bu temleri farklı bir düzen, teknik içinde sunması buradaki şiirleri oldukça dikkate değer kılıyor. Yani Hüseyin Cöntürk Turgut Uyar’ın üzerinde durulmaya değer bir şair olmasını sağlayan gelişmenin Dünyanın En Güzel Arabistanındaki şiirler olduğunu belirtiyor.


Dünyanın En Güzel Arabistanı
Turgut Uyar
Yapı Kredi Yayınları

Turgut Uyar Korkulu Ustalık isimli yazısına şiirde yeniliği tartışarak başlar. Şiirde yenilik denildiğinde aklımıza gelen ilk ismin kaçınılmaz olarak Orhan Veli olduğunu söyler. Orhan Veli’nin –onu şiirde yeniliği başlatan bir isim olarak düşünürsek– bir takım eksik ya da fazla taraflarının elbette var olduğunu söyler. Fakat Turgut Uyar’a göre eğer Orhan Veli’de bir eksiklik söz konusuysa bu Orhan Veli’nin kendisi böyle istediği için söz konusu olan bir durumdur. Dolayısıyla Uyar’a göre Orhan Veli’nin bu yönleri onun kesinlikle kusuru değil kişiliğidir. Turgut Uyar yine Orhan Veli şiiri üzerinden gider, Orhan Veli şiirinin ve ondan önceki şiirin ustalarının türediğini belirtir ve bilhassa bu noktadaki sıkıntılara dikkat çeker. Uyar’a göre bir şiir akımında, ne zaman o akımın ustaları çoğalırsa, ortaya bir akımın ustası çıkarsa o akımda yapılabilecek her şey yapılmıştır ve sonrası hep benzer örnekler olacaktır. Uyar’a göre o akımın ustaları ise anlayışının, akımın ustalığına, rahatına erdiği için bu noktadan sonra hem kendisini hem de çevresindekileri aldatmak için yazacaktır artık. Şiirde ustalığın başladığı yerde Uyar şairin gücünün azalacağına işaret eder ve kendi kendinin tekrarı olacağı üzerinde durur. Bu yazısında Uyar daha sonra konuyla da ilgili olarak şiir eleştirmenlerinden söz açar ve şiir eleştirmenlerinin yazılarını her zaman bilindik, birbirinin tekrarı olan: “Bu şiirler samimi, yapmacıksız ve sade”, “Şair güzel bir deyişe varmıştır bu şiirlerde” gibi klişe sözlerle kaleme aldıklarından söz eder ve şunları ekler: “Niçin ille ‘Samimi, yapmacıksız ve sade?’ Niçin ille ‘Güzel deyiş, yalın dil?’ Huzurumuzdan kuşkulanmak aklımıza gelmiyor. Ben usandım artık bunlardan. İnadına ‘Kötü bir deyiş’, inadına ‘Çetrefilli bir dil’ diyorum.”

Turgut Uyar’ın buradaki ifadeleri, şiirine dair bizlere çok önemli ipuçları vermektedir. Özellikle Dünyanın En Güzel Arabistan’ında yer alan şiirlerinden itibaren şairin ifadesiyle: “kötü deyiş” ve “çetrefilli bir dil” Uyar’ın bilinçli bir tercihi olmuştur ve Uyar’ın poetikasının omurgası bu iki kavramda yatmaktadır. Turgut Uyar hem Dünyanın En Güzel Arabistan’ındaki şiirlerinde hem de klasik edebiyatımızı teknik ve içerik anlamda yeniden dönüştürdüğü Divan’daki şiirlerinde temel çıkış noktası çetrefilli bir dil ve kötü bir deyiş anlayışıdır. Fakat unutmamak gerekir ki Turgut Uyar, şiirlerinde kötü bir deyiş kurarken bunu ustalıkla yapmaktadır.

Turgut Uyar’a göre şiir, bir imkânlar gömüsü ve bir dil meselesidir. Ustalaştığı yerde bırakan şair, kendine sürekli yeni imkânlar aramaktadır. Şairin bu tavrı, onun şiirine taklit edilemez bir karakteristik kazandırmıştır. Uyar’ın “ATLIKARINCA” isimli şiirinde geçen: “Dedim ki ne iyi bu kadındır gecenin ortasında” tarzındaki mısralar Turgut Uyar şiirinin mısra karakteristiklerine iyi bir örnektir.

Turgut Uyar, şairlik serüveni boyunca şiirin ne demek olduğu hakkında ciddi anlamda düşünen ve özellikle modern şiir hakkında orijinal fikirleri olan, modern şiiri teoride ve pratikte kavrayabilen ender bir şairdir. Bu yönüyle hayatı boyunca sahici bir şiirin peşinde olmuştur.

Şimdilerde kültür endüstrisi tarafından, kapitale feda edilmeye çalışılan Turgut Uyar elbette “Göğe Bakma Durağı”ndan çok daha fazlasıdır. Genç şairler Turgut Uyar’a kulak vermeli. Başaramamak endişesinin zevkiyle çalışacaksınız der çünkü Turgut Uyar. Ona göre “İnsan yeni şeyleri ancak yeni biçimlerle söyleyebilir”, sözgelimi; “Geyikli Gece” şiirinde: “Hâlbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta” derken yeni bir biçim bulmuştu o; söyleyeceği yeni şeyler vardı çünkü. Evet, her gün yeni bir dünyanın içindeydik ona göre, her gün yeniden ve başka duygularla; yeni bir dil bulmak gerekiyordu bu yüzden. Tıpkı, Oğuz Atay’ın yeni bir dil arayışı gibi, kendini kendine anlatacak bir dildi bu belki de.

İlhama inanmaz Turgut Uyar, sanat bir ceht, bir eğitim işidir ona göre. Bu görüşü onun şiiri ne denli ciddiye aldığı ile ilgilidir. Şaire göre bilim ve endüstri ile değişen çağımız kişiliksiz insanlar doğurdu. Turgut Uyar, “Kişiliksiz bir çağın şiiri de ister istemez kişiliksiz olmak zorundadır” derken ne demek istiyordu? Cemal Süreya, “Biz yeni bir hayatın acemileriyiz” derken Turgut Uyar, “Efendimiz Acemilik” diyordu. Çünkü kişiliksiz bir çağda usta kalmak sahici bir tavır olamazdı. O, bu denli yenilenmiş bir çağın eski kelimelerini eleştirirken haklıydı. Hâlâ uçağı, hâlâ “Penicilin”i, hâlâ 70 katlı evleri, hesap makinelerini, asfaltları, otoları şiire rahatça yerleştiremedik der bu yüzden. Değişen çağın duygu ve kelimelerini şiirde yakalayamadığımızdan dem vurur; çünkü sahici bir tavır bunu gerektirir. “Barlarda kadınlarla saygısızca sevişiyoruz, sokaklarda açık saçık gördüğümüz kadınları hayvanca istiyoruz, ama şiirde âşık oldu mu hâlâ ağlıyoruz” der “Efendimiz Acemilk” yazısında, Turgut Uyar şiirini anlamak, bu ifadeleri anlamaktan geçer. Öyle ki Turgut Uyar, poetik yazıları ile şiirinin birlikte yürüdüğü ender şairlerdendir. Şair, “Bir Haziran Tüketimi Üstüne” isimli şiirini şöyle bitirir: “cinsellik yerine acemilikle aşkı kullanan bir adam.” Bu mısra, tam olarak şairin yukarıya aldığım metninde eleştirdiği sahici olmayan tavırdır.

Dünya değişirken, o dünyaya ait kelimeler ve dil de değişir, şiir değişir. Yeni dünyanın kelimelerine ayak uyduramayan şair zamana direnemez. Turgut Uyar’a göre, bir de bütün bunların dışında, kenarda sessiz sedasız bir insanoğlu vardır. Maddi manevi her türlü imkânsızlıkları ile uyamadığı değişmenin farkında olan. Önünden iyice kavrayamadığı bir şeyler akıp giden. Kendisiyle çekişen. Ağır aksak yaşamasının hesabını vermeye çalışan. “Mesele, bir şiir meselesi değildir. Yaşama meselesidir. Zaten ben hiçbir zaman şiiri hayattan ayrı düşünmedim. Hayatımızda olmayan mesele, şiirimizde de olamaz.” Der Turgut Uyar. Onun şiirini bu cümlelerden bakarak okumak gerekir. Turgut Uyar’ın şiir hakkındaki bu düşüncelerinin izleklerini Dünyanın En güzel Arabistan’ı ve sonraki bütün şiir kitaplarında görmek mümkündür.

“Her şey akıp gider”

Uyar’ın, “MALATYALI ABDO İÇİN BİR KONUŞMA” isimli şiiri böyle başlar. Her şey akıp giderken, Malatya’lı Abdo’nun kavrayamadığı şeyler vardır. Uyar’ın bahsettiği kenarda duran sessiz sedasız insanlardandır Abdo. Her türlü imkânsızlıkları ile uyamadığı değişmenin farkındadır. “Her şey akıp gider, bir katı hüzün kalır” Malatya’lı Abdo’nun gözünün önünden. Banka sıraları, moda dergileri, tiyatrolar, çarşılar, tarlalar ve sevda her şey akıp gider. Yeni ve değişen dünyanın bütün kelimelerini kullanır neredeyse Abdo. Kucağında küçük kız çocuğuyla Abdo kalır. Kimselerin fark etmediği, ölmezse ve öldürmezse kimselerin fark edemeyeceği. Fakat farkındadır Abdo, “İnsan tükenir sanırım bir çiçeğe durmadan baksa bile” der bu yüzden, çünkü “ve batı ve para en güzel kurtuluş”tur…

Arka Kapak dergisi 25. sayı