Selcan Karabulut

“İnsan bir yandan kendi türüyle kavga etmesi yönünden birçok hayvan türünün akrabasıdır. Ama öte yandan da o, kavga eden binlerce tür arasında, kavgasını yıkıcılığa ulaştıran tek türdür… İnsan, kitle katliamcısı olan tek türdür, kendi toplumu içinde bir çıbanbaşı olan tek varlıktır.

Ruhçözümsel kurama ilişkin kapsamlı bir çalışma olan İnsandaki Yıkıcılığın Kökenleri tek cilt halindeki yeni baskısıyla yeniden okuruyla buluştu. İlk olarak kırk üç yıl önce yayımlanmış olan eser şiddet ve saldırganlığın doruk noktasına ulaşması nedeniyle günümüzde de ayrı bir öneme sahip olacak gibi görünüyor.


İnsandaki Yıkıcılığın Kökenleri
Şiddet ve Saldırganlık Üzerine Bir İnceleme
Erich Fromm
Çevirmen: Şükrü Alpagut
Say Yayınları

Çalışmasına başlamadan önce kendi uzmanlık alanı olan ruhçözümleme sınırları içinde insanın yıkıcılık güdüleri hakkında yeterli bilgiye ulaşabileceğini düşünen Erich Fromm, daha sonra bu fikrinden tamamen uzaklaşmıştır. Çünkü her ne kadar dar bir çalışma alanının yeterli olacağı düşünülse de insandaki yıkıcılığın kökenlerini derinlemesine inceleyebilmek için birçok alanda araştırma yapmak ve elde edilen verileri karşılaştırmak gerekir. Bu veriler birbiriyle çelişmediği takdirde doğru yolda olunduğu sonucuna varılır. İşte Fromm’un izlediği yol da bu şekildeydi. Yararlandığı alanlara ise sinir fizyolojisi, hayvan ruhbilimi, fosilbilim ve insanbilim örnek olarak gösterilebilir.

Fromm işe insandaki yıkıcılık olgusunun nedenlerini araştırarak başlıyor. En büyük neden olarak insanların çoğalması ve kaynakların azalması sonucunda kişinin az bir gelir için oldukça çok çalışmak zorunda kalması gösteriliyor. Çünkü kalabalık arttıkça insanlar birbirlerine düşman oluyor bunun kaçınılmaz sonucu ise düzensizlik ve düşmanlıklar artıyor.

Yüzyılımızın giderek artan ve önüne geçilemeyen sorunları haline gelen şiddet ve yıkıcılık olgusunu ortaya çıkaran bu eser, ülkelerini ve dünyayı felakete sürükleyen diktatörlerin de şiddet eğilimlerini derinlemesine inceliyor. Özellikle Hitler’i mercek altına aldığı bölümlerde insandaki bu yıkıcılık olgusunu ve nedenlerini anlamak mümkün. Fromm, kıyıcı saldırganlık olarak nitelenen bu olguyu incelemek için iki yol izliyor; bunlardan birincisi kişiyi güdüleyen itici güçleri ya da bu tür davranışlara yönlendiren tutkuları; ve ikinci olarak da bu özelliklerin gelişmesine neden olan koşulları ortaya çıkarmak. Sadizm doğrultusunda kişilik kökenli kıyıcı saldırganlığı inceleyerek sınırsız iktidar tutkusu ve yaşamı yok etme, ölü olan, çürüyen ve tam anlamıyla mekanik olan her şeye hayranlık bağlamında da ölüseverlik olgusunu inceleyerek yakın geçmişin en önemli sadist ve yıkıcılarından Stalin, Himmler ve Hitler’in karakter çözümlemesini yapıyor.

Genel olarak şu sonuca varılabileceğini düşünüyorum: Son derece rahatsızlık verici duygular olan korku ve kaygıyı başından atmaya çalışan insan bundan kurtulmak için en kolay yol olarak etrafına saldırmayı seçiyor. Oysa siyasal ya da ruhsal engeller ortadan kalkarsa bu duygulara maruz kalmayacak. Böyle bir dünyaya kavuşma imkânı olup olmadığı ise büyük bir muamma… 

Arka Kapak dergisi 9. sayı