Gökçe Özder

Hayata gözlerini yumduğu 2018 senesine dek uzun yıllar, yaşayan en önemli çocuk ve gençlik edebiyatçısı kabul edilen Christine Nöstlinger’in kitapları her ne kadar zaman zaman acımasız eleştirilere maruz kalmışsa da bugün kırkın üstünde yabancı dile çevrilmiş, onlarca farklı milletten çocuğa ulaşmış durumda.

Christine’nin çocukluğunu annesine sorarsanız, size vahşi ve sinirli bir küçük olduğunu söyler. Belki de bu yüzden yazdığı çocuk ve gençlik kitaplarının kahramanları da bir o kadar asi ve başına buyruktur. Nöstlinger’in ilhamını kendi çocukluğundan aldığını düşünürsek bu pek olası bir durum.

Avusturyalı yazar Nöstlinger’in ilk kitabı Alev Saçlı Çocuk (Fiery Fredrica) kendi yaptığı resimlerle birlikte 1970’de yayımlanıyor. Nöstlinger yeteneği erkenden fark edildiği ve kanon dışı kalmadığı için şanslı bir yazar. Zira ilk kitabının yayımlanmasından iki sene sonra ilk ödülü olan ve Alman çocuk edebiyatına katkı sağlayan isimlere verilen Friedrich Bödecker’i de kazanıyor. Nöstlinger ilk kitabından sonraki iki sene içinde yazdığı beş romanıyla hem ülkesindeki çocuk edebiyatında yeni bir çığır açmış hem de kendi tarzını kısa zamanda ortaya koymuş oluyor.

1975’te yayımlanan Konrad ya da Konserve Kutusundan Çıkan Çocuk Nöstlinger’in en bilinen romanlarından. Yalnız başına yaşayan Bayan Bartolotti’ye hiç beklemediği bir anda gelen kargodan, hem de devasa bir konserve kutusundan çıkan “mükemmel” çocuk Konrad; tertipliliği,  usluluğu, sevimliliği, söz dinlemesiyle tam bir fabrikasyon ürünüdür. Günümüzde kavramsallaşan “proje çocuk”a da benzetebileceğimiz Konrad’ın hikâyesi fantastik ve eğlenceli olay örgüsünün ardında yetişkin dünyasına da pek çok eleştiri yöneltiyor. İşte Nöstlinger’i Nöstlinger yapan da budur: Çocuk ve gençlik kitaplarının ardından, yani çocuk ve gençlerin gözünden yetişkinlerin çok anlamlı görülüp pek çok açıdan saçma dünyalarını eleştirmek. Çocukluktan gençlik çağına geçenlerin iç ve dış çatışmaları böylesine içeriden anlatmayı başardığı için, kendi çocuk yanını, çocukluk hatıralarını unutamadığı için bu kadar seviliyor.

Nöstlinger çoğunlukla gençlik çağındaki çocuklar için yazdıklarıyla ünlü olsa da onun daha küçük yaştaki çocuklar için yazdığı Franz ve Mini serileri de bir o kadar seviliyor. Yaşından küçük gösteren, kıvırcık sarı saçlarından dolayı “kız gibi” oluşuyla dalga geçilen, tiz sesli Franz ve kızıl saçlı, uzun ince Mini’nin gündelik dertleri okurlarının kendilerinden çok şey bulduğu hikâyeler içeriyor.

Dünyanın en prestijli iki çocuk edebiyatı ödülünden ikisinin de sahibi olan Christine Nöstlinger, asla çocukluğunu unutmaması, kitaplarını yazarken yetişkin kimliğinden sıyrılıp çocuk elbisesine bürünebilmesi bakımından zoru başaranlardan. Aslında biz yetişkinlere “belki de normal olmayan, çocukların davranışları değil, sizinkilerdir” diye sorgulatan, özgün bir ses Nöstlinger. Yarattığı kahramanlarıyla, çocukların ve gençlerin kolay kolay eskimeyecek dertlerini yazmış olmasıyla daha uzun yıllar milyonlarca çocuğun kalbine dokunacak!