Sezgül Karcıoğlu

Mustafa Kutlu’nun etkileyici hikâyeciliğinden sonra, İstanbul’a dair son yirmi beş yılda gazetelerde yayınlanan denemelerini topladığı kitabı “Bir Demet İstanbul” Dergâh Yayınları’ndan çıktı. Mustafa Kutlu okurları, bu kitapla İstanbul’a dair denemeleri bir arada okumaktan gerçekten keyif alacaklar.


Bir Demet İstanbul
Mustafa Kutlu
Dergah Yayınları

Denemeler, İstanbul’un yakın tarihi hakkında detaylıca bilgi verirken, bir yandan da dönemin İstanbul’unu, semtlerini ve sıkıntılarını anlatıyor. Özellikle doksanlar İstanbul’undan bahsediyor Kutlu; şimdinin İstanbul’unda sorun sayılmayan, 2000 kuşağının filmlerde gördüğü çöp ve su sıkıntılarından uzun uzadıya bahsetmiş. Sular sürekli kesiliyor, çöpler toplanmıyor, içme suları sağlığı tehdit ediyor. Trafik yine var, rant yine var, çok katlı apartmanlar, azalan yeşil alan, kaybolan değerlerimiz yine bitmeyen çilemiz. Modernleşen İstanbul’un tek tipleşme sorununa defalarca eğiliyor Kutlu. Şehirlerin ruhuna aykırı yapılaşmasından, yapaylıktan, bir şehirden başka bir şehre gittiğimizde değişmeyen atmosferden, kendine has kimliği olan bölgelerin insafsızca gösteriş uğruna yıkıldığından bahsediyor. İstanbul’a dair art arda okuduğumuz bu denemelerle, sürekli Osmanlı kültürel ve sosyal yapısına, eski İstanbul’a atıfta bulunuyor. Birçok konuda da endişesini dile getiriyor Kutlu. İmara açılan yeşil alanlar, gecekondu arazilerinin rant kapısı olarak kullanılması, 3. Köprü ile elde son kalan yeşil alan bölgesinin betonlaşması tehlikesi gibi… O dönemde endişelendiği çoğu konu, maalesef hala geçerliliğini korumakta. Kutlu’nun gazetelerde yayınlanan bu denemelerinin dönemin siyasi güçleri tarafından dikkate alınıp alınmadığını da bağlantılı olduğu bir diğer denemesiyle anlıyoruz. Sadece yazmış olmak için yazmadığını görüyor, eleştirilerini, önerilerini, temennilerini de yazıyla birlikte okuyoruz.

Bir denemesi de, şimdilerde kapatılması gündemde olan Büyük İstanbul Otogarı konusunda. Topkapı Otogarı’nın virane ve keşmekeşliğinden sonra, 1994’te açılmış olan Bayrampaşa Otogarı İstanbullular için önemli bir değişiklik oluyor. Her ne kadar eksiklikleri de olsa, Topkapı Otogarı yerine açılan bu otogardan memnuniyetinden bahsediyor. Şimdilerde ise kötü görüntüsünden kurtulmak için çabaladığımız, kapatılması planlan otogarın ilk açılışını böyle okumak bir hayli düşündürücü. Mustafa Kutlu İstanbul’a yakışır bir otogar açılmasından bahsederken, otogar konusunda endişesini de dile getirmiş. Otogar etrafındaki boşluğun, tamirciler, lastikçiler, oto alım satımı ile uğraşanlar başta olmak üzere birçok insanın baraka işyerleri açarak mekânı harap haline getirmesi. Maalesef bu endişesi gerçekleşti, otogar bu hale geldi. Aynı İMÇ gibi. Kitabın ilerleyen satırlarında adım adım İstanbul’u okurken bir yanda da Kutlu’nun anılarına şahitlik ediyorsunuz. Özellikle merakımı celbeden, Ekrem Işın ile birlikte hazırladıkları “İstanbul Tekkeleri” konulu belgesel için yaptıkları saha çalışmaları. Programı hazırlarken şaşkınlığını “Yahu ne çok tekke varmış bu şehirde.” diye dile getirmiş Kutlu. Tekke yanında çeşme, sebil, türbe, medrese, sıbyan mektebi, cami vb. geçmişten günümüze intikal eden binlerce yapı olur. Tekkeleri dolaştıkça görmüş Kutlu; bütün bunlar zaman içerisinde yıpranıp gitmiş ya da kaybolmuş. Ahşap bahçeler, Arnavut kaldırımlı sokaklar nasıl yok olduysa bunlar da yok oluyor zamanla. Ve ardından bildik bir cümle ile susuyor, “İstanbul bitti, tükendi artık.”

İstanbul içerisinde bazen nostaljik bazen trajik bir gezinti yaparken güzel şeyler de olmuyor değil. Mesela Sultanahmet Camii’nin halıları değişiyor, Gülhane Parkı’na gereken önem veriliyor, Suriçi sit alanı ilan ediliyor. Önerileri de oluyor Kutlu’nun. Mesela, Belediye ve Vakıfların elinde bulunan sebillerin, sadece şerbet satılmak için ustalarına kiralanması gibi… Keşke diyorum, bu yazıları bir okuyan çıksa da Mustafa Kutlu’yu tekrardan bir dinlese. Bu değerli yazıları bir araya toplama fikri gayet yerinde olmuş Mustafa Kutlu’nun kitaplarını iple çekenler için. Kitap keyifle okutuyor kendini, ilgilisinin merakını yakın tarih ve günümüz kıyasına çekiyor. 

Arka Kapak dergisi 13. sayı