Tuğba Güner

Aşkın Son MevsimiJay Parini’nin Tolstoy hakkındaki 1990 tarihli biyografik kitabından uyarlanan filmde, Tolstoy ile kırk sekiz yıllık karısı Sofya arasındaki karışık aşkın son yılındaki hikâyesini izliyoruz. Tolstoy’un materyalizm karşıtı düşünceleri ve hayat görüşü, okuyucularından da karşılık bulmaya başlar ve Tolstoycu bir kitle oluşur. Tolstoy dünyalık şeylere önemli vermese de kitaplarıyla ün ve maddi kazanç elde etmeye başlamasıyla birlikte karısıyla arası açılır. Ağır ve kendi seyrinde ilerleyişi ile klasik sinema izleyicilerinin ilgisini çekecek bir yapım olmasa sinema izleyicilerinin ilgisini çekecek bir yapım olmasa da sadece Tolstoy severlerin değil, yazar biyografilerini seven kişilerin beklentilerini karşılayacak bir film.

SylviaHayatı boyunca manik depresif bozuklukla boğuşan, henüz otuz yaşındayken intihar ederek hayata veda eden Sylvia Plath’in ölümüne kadar geçen süreçte, Ted Hughes’in şiirlerinden çok etkilenmiş, henüz onunla tanışmadan zaten âşık olmuştur. Ted de tanıştıkları zaman ona âşık olur ve evlenirler. Her çiftin hayalini kurduğu gibi birbirlerinin kaderi olduklarını düşünseler de sonradan adeta birbirlerini yok etmeye başlarlar. Biyografik filmlerin handikabıdır hikâyenin nasıl biteceğini bilmek. Buna rağmen Sylvia, özellikle kadın izleyiciler ve okuyucular için ayrı bir öneme sahiptir. Sylvia gibi “ölmek bir sanattır” vurgusuyla öne çıkan, yaşadığı ruhsal çöküntülerle hayatının seyri değişen bir yazarın hayatını ele alan film, insanın içini acıtan türden.

SaatlerHangi zamanda olursa olsun ortaya çıkmış bir edebi eserin insanların hayatlarını ne dereceye değiştirebileceğini gösteren, edebiyatın gücünü Virginia Woolf’un Mrs. Dalloway kitabı üzerinden işleyen bir film. Üç farklı zaman ve üç kadın. 1923 yılında başarılı yazar Virginia Woolf, Londra’nın varoşlarında Mrs. Dalloway isimli kitabını yazmaya başlar. Aynı zamanda ağır depresyonun içindedir. Ağır ilerleyen, ince işlenmiş kurgusuyla her dönemi özenle anlatan film psikolojik unurları yoğun olan bir dram sunuyor. Virginia gibi yaşamına intihar ederek son veren fenomen bir yazarı ve kitabını, başka hayatlarla kesiştirerek sunmak gerçekten başarılı bir kurgu örneği. , başta Woolf olmak üzere üç kadının iç dünyalarının en kuytu köşelerini derinlemesine işleyerek bize kadınların bir gününü anlatıyor.

Görünmeyen Adam

Claire Tomalin’in aynı isimli biyografik kitabından sinemaya uyarlanan film, kariyerinin zirvesinde olan Charles Dickens ile Nelly Ternan arasında yaşanan yasak aşkı konu ediniyor. Sade ve duru bir anlatımı olan, aşkın nasıl aniden ve karşı konulamaz bir şekilde geldiğini ortaya koyan gerçek bir hikâye. İncinen, yalnız kalmış, yaralı ve tabularla mücadele eden kadınları Dickens’ın hayatı üzerinden anlatan incelikli ve derin bir aşk öyküsü.

Aşkta ve SavaştaYazar kimliğinin dışında birçok savaşta gazetecilik yapan, devrimci mücadelelere katılan efsanevi isim Ernest Hemingwayile aşkı Agnes von Kurwsky’i anlatıyor filmimiz. I. Dünya Savaşı’nda bir görev sırasında yaralanan Hemingway, hastanede hemşire Kurowsky’e aşık olur. Genç yaştaki maceraperest Hemingway’in hayatından kesitler sunan, kendisinden yedi yaş büyük bir hemşireyle olan aşkını ele alan, o yılların değer yargılarını ve savaşın acımasızlığını anlatan film Kurowsky’ın günlüklerinden beyaz perdeye aktarılmıştır.

NoraJames Joyce’un ünlü eseri Ulysses’de bir gün anlatılır; 16 Haziran 1904. O gün Joyce’un deyimiyle Nora Barnacle’ı sevdiğini anladığı gündür. Filmimizde de Joyce’un daha sonra eşi olacak otel hizmetçisi Nora ile tanışmasını, Nora’nın onun hayatına çekidüzen vermesini ve beraberinde devam eden olayları ele alıyor.

KafkaFilm, tam olarak Franz Kafka’nın yaşamına dayalı olmasa da yoğun bir şekilde yazarın Şato, Dava ve Dönüşüm eserlerinin atmosferinden esinlenerek çekilmiş Kafkaesk dünyayı sinematografinin gücü ile tatmin edici bir şekilde beyaz perdeye yansıtan bir film. 1919 yılında Prag’da memur olarak çalışan Kafka bir yandan da Dönüşüm’ü yazmaktadır. İş arkadaşı aniden ölünce gözler kendisine çevrilir ve bu durumun sırrı ile yüzleşebilmek için şehrin yeraltı dünyasına nüfuz etmeye karar verir. Siyah beyaz bir dünyada başlayıp sonra renklenen, meşru ama adaletsiz sistemle ölümüne mücadele eden, yeniden siyah-beyaz dünyaya dönen gerilim ve polisiye üründe bir film.

CapoteBu filmde Truman Capote, Harper Lee ve gerçeğin edebiyatla buluştuğu sansasyonel eser olan Soğukkanlılıkla var. Kansas’ta vahşice işlenen bir katliam ve aynı aileye mensup dört kişinin öldürülmesinin anlatıldığı habere takılan Capote, bu olaydan fazlasıyla etkilenir. Capote ve katilin iç hesaplaşmalarına bolca değinen, Amerikan edebiyatında önemli bir yeri olan Soğukkanlılıkla kitabının ortaya çıkma serüvenini anlatan biyografik gerilim ve suç filmi. Film yavaş tempoda ilerlese de Capote’yi canlandıran Philip Seymour Hoffman’ın Oscarlık performansı ile seyirciyi sevindirdi.

 

Arka Kapak dergisi 9. sayı