Kadir Metin Akbaş

Gazete, radyo, televizyon ve nihayet internetin keşfi ile birlikte hem içerik hem de boyut olarak şekil değiştiren medya, içinde bulunduğumuz iletişim çağında kendi alternatifini üretmekle yüzleşiyor. Adına salt anlamda “medya” denen fenomenin artık insanoğlunun bilgiye/ habere ulaşma isteği karşısında yetersiz kaldığı görülüyor. Medyanın göstermek istediği veya ticari/ ideolojik sebeplerden dolayı göstermek zorunda kaldığı parçanın dışında da görülmesi gereken bir şeylerin olduğuna dair oluşan şüphe, alternatif bir medya arayışını da beraberinde getiriyor. Kitleler, medyanın göstermesi gereken şeylerin haricinde bir yayın politikası güttüğünü fark ettiğinde, medyaya karşı önce güvensizlik, ardındansa nefret duygusu hissetmeye başlıyor. Alternatif medya ise kitlelere “medyadan nefret etme, sen medya ol” diyor. Peki, bu nasıl mümkün olacak?

İletişim bilimci iki akademisyen Barış Çoban ve Bora Ataman, işte bu sorunun cevabını bulmak için yola çıkmışlar ve ortaya “Direniş Çağında Türkiye’de Alternatif Medya” başlıklı derleme kitap çıkmış. Üç ana bölümden oluşan kitap, itici gücünü, 2013 Haziran ayında Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve tüm ülke sathına yayılan sokak eylemlerinden alıyor. 533 sayfalık kitapta, bu eylemlerde ana akım medyanın konumlanışı karşısında öfkelenen geniş kitlelerin seslerini duyurmak için sarıldıkları yeni medyanın nasıl bir şey olduğu, kimler tarafından oluşturulduğu, nasıl bir çalışma sistemine sahip olduğu, neyi hedeflediği, neleri başardığına dair detaylı inceleme yazıları yer alıyor. Kitaptaki makalelerin yarısı –ki toplam 21 makale var- Gezi Parkı Eylemleri’ni alternatif medya perspektifiyle ele alıyor. Kitap; Gezi Medyası, Alternatif Gazetecilik/Dergicilik ve Alternatif Medya, Alternatif Kültür başlıklı üç bölümden oluşuyor.


Direniş Çağında Türkiye’de Alternatif Medya
Kolektif
Kafka Kitap

Ülkemizde henüz emekle aşamasında bir akademik alan olarak çalışılan alternatif medya üzerine kaleme alınmış bu kitabın en önemli özelliği, alternatif medya terimini klasik medya çalışmalarında olduğu gibi sağlam bir bilimsel temele oturtması ve ardından, alternatif medyanın geniş kapsamlı görünür/ kullanılır olduğu Gezi Olayları ile saha çalışması kapsamında harmanlaması. Kitabın ana düşüncesi; alternatif medyanın, Gezi Eylemleri sırasında başlıca bilgi ve iletişim aracı olduğunu savunması, protestocuların geleneksel medyadan bağımsız olduklarını ve alternatif medyalar yoluyla kendi iletişim kanallarını oluşturabileceklerini göstermiş olduğunu altını çizerek öne sürmesidir. Gezi Parkı Olayları, bu açıdan da değerlendirilebilir. Protestolarda aktif biçimde yer alan ve ana akım medyanın ilgisizliğine maruz kalan vatandaşlar, hem bilgi alabilmek hem de seslerini duyurabilmek için artan düzeyde alternatif medyaya yöneldiler.

Gezi Eylemlerinde protestocular “kesin bilgi yayalım” gibi fenomen bir cümlenin tedavüle girmesine vesile olsalar da, doğru enformasyonun yanında yanlış/ yanlı/ çarpıtılmış/ abartılmış enformasyon da servis edildi. Belki de bu durum, alternatif medyanın çözmesi gereken en önemli problemlerden biri olarak önümüzde durmakta. Bu tarz çalışmalarla, işte bu mayınlı alanlar yeniden gözden geçirilmiş olacak. Büyük bir emek ve kolektif bir çalışmanın ürünü olan kitap, alternatif medya konusuna ilgi duyan, bu konudaki birikimi merak eden herkes için önemli bir eksiği gidermekte. Umarım bu kitap, Toplum içinde gerçek anlamda demokratik, özgürlükçü, yenilikçi ve yaratıcı bir kültürün yeşertilmesine katkı sağlar.

Arka Kapak dergisi 15. sayı