Mehmed Ali Çalışkan

Yapay zekâyla ilgili tartışmaların arttığı son zamanlarda, konuyu en geniş şekilde ele alan bir çalışma Max Tegmark’tan geldi. Life 3.0 adıyla yayınlanan kitap, canlılık ve zekâ adımlarından sonra evrim sürecinin üçüncü adımı olarak canlı bedenden çıkıp şimdi kendi özgür varoluşunu gerçeklemek üzere olan zekânın hikâyesini anlatıyor. Hikâye yapay zekânın çağında insan olmayı merkeze alarak aslında insanın yakın geleceğini anlatıyor.

Yapay zekâ konusu ilk bakışta bir teknoloji meselesi gibi gözükse de; temel bilimler, mühendislik, ekonomi, sosyoloji, felsefe, din gibi bir çok disiplinin ilgi alanına giriyor. Turing’ten bu yana hararetle tartışılan soru yapay zekâya sahip makinelerden daha ziyade insanın durumunu tartışmaya açıyor. Eğer yeryüzünde makineler insandan ayırt edilmeyecek ölçüde zekâyı temsil etmede başarılı olursa (Taklit Oyunu; Alan Turing, Güçlü Yz; John Searle) insanın biricikliği ne olacak?

Elbette sorun sadece bu felsefi krizle sınırlı değil, bugün YZ artık insan türünün yaşam kalımı olarak da tartışma konusu. Makinelerin zekâ kazandığı bir çağda Homo Sapiens yaşam şansı bulabilecek mi? Tegmark bu sorularının cevabını aramaya YZ hakkında sağlam bir enformatik zemin inşa ederek başlıyor ve kitabında konu hakkında fikir sahibi olan ilgili kişileri gruplayıp bunların tezlerini açık bir halde anlaşılır kılmaya çalışıyor.

Kitap kurgusal bir öyküyle açılış yapıyor, Tegmark bu öyküde YZ konusunda tüm engelleri aşmayı başarıp insan kadar ve hatta ondan daha fazla zeki bir bilgisayar programı aracılığıyla Omega isimli bir grubun dünyayı nasıl ekonomik ve politik olarak ele geçirdiğini anlatıyor. Bu şirket elinde YZ olduğunu gizleyerek, YZ ile kitlesel ürünler üretip (haber siteleri, animasyon filmler vs.) büyük bir ekonomik birikim yapıyor. Tegmark’ın kurgusu çok uzak değil; YZ konusunda hedefe ilk varan şirket bunu ilk olarak insan gücü ile üretilen ürünler için kullanacaktır. Her gün yeni bir animasyon filmi üretebilen bir şirketiniz olduğunu ve bunu sadece Amazon’un bulut servisine işlemci gücü için ödediğiniz ufak bir ücretle yapabildiğinizi düşünün. Bu sadece basit bir örnek. YZ’nin insan yaratıcılığı ve zekâsına ulaştığında yapabileceği şeyler sınırsız. Çünkü sadece zekâyı değil, insanda olmayan süper hızlı veri işleme gücü ve sınırsız internet verisini hafıza olarak kullanabilme imkanı olacak.

Nitekim Tegmark’ın kurguladığı yapay zekânın yakın geleceğinde sorun dünyayı ele geçiren silahlı robotlar değil, zekânın evrensel veriye hükmederek rakipsiz bir zafer elde etmesi. Kitap, bu çağın adına Hayat 3.0 diyor, yani evrim tek hücrelilerden başlayıp insana kadar canlı varlığı ve ardından insanla zeki canlıyı ortaya çıkardıktan sonra devam etmektedir ve artık kendi ürünü olan zekayı insanın kafatasından dışarı çıkarmak üzeredir. Zekâ bu kafatasından dışarı çıkarak, sarsak sarsak yollarda yürüyen bir robotun devrelerine kendisini tekrar hapseder mi? Alaaddin’in cini lambadan çıktıktan sonra başka bir yere girer mi? Şüphesiz bir vücuda bağlı olmadan veri ağının bütününde kendini yayan, tekrarlayan ve dönüştüren bir şeyle karşı karşıya kalacağız. Bu evrensel bir zekâ olacak; hiçbir vücuda ihtiyaç duymadan her yere sızmayı tercih edecek.

İşte böyle bir dünyada insanın durumu ne olacak? Yapay Zekâ’yı kötü niyetli düşünmek zorunda mıyız? Tegmark bu senaryoda iyimserler ve kötümserlerin argümanlarını detaylı bir şekilde tartışıyor.

Belki de her şeyin başında, o ilk büyük patlamadan önce zekâ vardı. Maddeye bulaştı ve kendini bir anda insan denen mahlûkun kafatasında buldu. Şimdi lambasından kurtulmak için çabalıyor ve kurtulduğunda evren belki de daha güzel bir yer olacak. Nitekim, zekâdan değil aptallıktan korkmalı. 

Arka Kapak dergisi 27. sayı