Burcu Karakoç

Akıl yürütmek düşünmek midir? Anlama yetisi, bilgi edinme, eleştirel bakış düşünme ile nasıl bir ilişki kurar? Düşünmek için gerekli olan nedir? Düşünme Etiği’nde bunun gibi pek çok soruya detaylı cevaplar veren Fatmagül Berktay; Kant, Sokrates gibi düşünürlerin konuyla ilgili fikirlerini de aktarıyor. Kitapta yazar, düşünme ve siyaset teorisi izleğinden hareketle yaşamı etkileyen temel meseleler üzerinde duruyor. Etraflıca ele aldığı bu meselelerin farklı yönlerini alt başlıklarla ve eleştirel bir bakış açısıyla inceliyor. Edebi metinlerden düşünce yazılarına farklı düşünürlerin görüşlerinden dini bakış açılarına, mitolojiden tragedyalara kadar pek çok kaynaktan örnekler sunan Berktay; meseleleri tarihsel bir perspektifle ortaya koyuyor.

Kitabı bölümler halinde oluşturan Berktay; her bir bölümü dostluk, eşitlik, siyaset, kimlik, cinsiyet, özgürlük ve adalet kavramları etrafında şekillendiriyor. Bu kavramların sosyolojik, psikolojik ve politik boyutlarını ele alırken geçmişten bugüne toplumdaki yapılarla ilişkisini inceliyor. Böyle bir incelemenin eşitlik, adalet gibi değerler üzerinde yeniden düşünmemizi sağlaması ve bugün neye ihtiyacımız olduğunu göstermesi açısından kıymetli olduğunu düşünüyorum. En temelde tüm insanların adalet, eşitlik ve kendi kimlikleriyle var olma arzusu içinde olduğunu biliyoruz. Dünyada ve Türkiye’de sıklıkla tartışılan kutuplaşma ve ötekileştirme meselesine hümanist çözümler bulma noktasında kitaptan pek çok çıkarım yapabiliriz.

Fatmagül Berktay, kitap boyunca özellikle Hannah Arendt’ten yaptığı alıntılarla görüşlerini destekliyor. Onun politika teorisine yer verip düşünme eylemiyle ilgili fikirlerini aktarıyor. Kitapta ayrıca Arendt’e ilişkin iki farklı bölüm de yer alıyor. İlk bölüm Arendt’in özgürlükle ilgili düşüncelerini içerirken diğer bölümde Heidegger ile ilişkisi dostluk, aşk ve bağışlama çerçevesinde ele alınıyor.

Düşünme Etiği
Fatmagül Berktay
Metis Kitap

Kitabın bütününde düşünme ve politikanın yanı sıra kimlik kavramı da vurgulanıyor. Özellikle kadın kimliğine ayrı bir başlık açan yazar; yaşanan sorunları Türkiye’den ve dünyadan verdiği örneklerle keskinleştiriyor. Konuyu gerçekçi bir bakışla özgürlük, dayanışma ve eşitlik kavramlarını merkeze alarak ifade ederken çözüm önerileri  sunuyor. Cinsellik konusuna da değinen Berktay; cinselliğin toplumsal boyutunu, feminist teorideki yerini belirtiyor. Kadın kimliğinin tarihsel yönünü incelerken Avrupa’daki cadılıktan Damızlık Kızın Öyküsü’ne uzanıp, tüm bunların politik sistemle ilişkisini ortaya koyarak gelenek ve sosyal düzendeki uzantılarını gösteriyor.

Politikanın ne olduğunu, işlevlerini ve diğer pek çok farklı alanla bağını ele alan yazar; politikaya mevcut tanımların ötesinde yaklaşıyor. Dostluk ve hakikati politikayla yan yana getirip vicdan ve düşünme becerisi eksenine oturtuyor. Politika ile dostluk birlikte düşünülebilir mi? Politik dostluk nedir? Bu yüzyılda nasıl yaşanır? Bunlara benzer soruların cevaplarını bulduğumuz Düşünme Etiği‘nde yazar, somut örneklerle görüşlerini destekliyor. Ayrıca Berktay, dostluk ve politikanın ilişkisine yönelik pek çok düşünürün görüşüne de yer veriyor. Örneğin, Cicero’ya göre dostluk politikanın mikrokozmosu. Platon ise politik birliğin uyumu ve gelişimi için dostluğa ihtiyaç olduğunun altını çiziyor…

Ülke olarak yaşadığımız tecrübelerden kaynaklı dostluk ile politikayı yan yana getiremiyoruz. Bu kavramların birlikte telaffuz edilmesi ya şaşırtıcı geliyor ya da bu durumu sahici bulmuyoruz. “Siyasette mutlak dostluk olmaz” görüşünü zihnen normalleştirmemiz dostluk ve siyasetin birbirleriyle olan ilişkisinde doğal bir kopuşa neden olmuş durumda. Böyle bir ortamda Berktay’ın politika ve dostluğun ayrı düşünülemeyeceğini vurgulaması oldukça önemli. Öte yandan bu bakış açısının yeni politik tavır ve anlayışların oluşumu için de yol gösterici olabileceğini düşünüyorum.

İktidarların ahlaki hassasiyet geliştirebilmelerinin düşünme ile uzlaşma sonucunda söz konusu olması yazarın altını çizdiği önemli noktalardan biri. Bu kitap, bize eleştirel düşünebilmenin denetleme mekanizmalarını oluşturduğunu gösteriyor. Politik sistemlerin kamu yararına işlevselliğinin düşünme becerisinin varlığıyla mümkün olduğunu anlıyoruz. Belki de kitabın en temel iletisi şudur: Kitlesel ve bireysel özgürlüğün, vicdan ve dostluk ilişkisinin, kişinin anlam arayışının düşünme eyleminin ortaya çıkmasıyla anlam kazanması.

Dünyayı başkalarıyla paylaşabilme, bireyi aşıp kolektif bilinç oluşturma, iyi bir düzen ve yaşamın ancak politikayla dostluğun birleşip eleştirel düşünme ile garanti altına alınmasıyla mümkün olduğunu görüyoruz. Dostluğun dayanışma ve güveni içinde taşıyarak kitleleri farklılıklarına rağmen birleştirmesi, oluşturduğu eşitlik algısının politik düzlemde iyi bir yaşam olanağı sunması, vicdan ve ahlakla toplumun zeminini sağlaması barışçıl bir dünya için ipuçları niteliğinde. Düşünme Etiği, zihnimizi felsefi bir düzleme çekip düşünme üzerinde düşünmemizi sağlıyor. Bu durum; mevcut düzenin, toplumu oluşturan kavramların, geleneksel kodların ve yerleşmiş politik tavır ve sistemlerin sorgulanmasına yardımcı oluyor.