Onur Caymaz

Romain Gary’yi bilir misiniz; peki ya Emile Ajar’ı? Tek adamda iki yazar, nasıl ama! En önemli roman ödüllerinden olan Goncourt, bir yazara ancak bir kez verilebilirken Gary, Emile Ajar mahlasıyla yazdığı La Vie Devant Soi ile bu ödülü iki kez kazanmıştır.

La Vie Devant Soi adlı romanındaki çocuk Muhammed (Momo’dur lakabı) kadar rengârenk biridir yazar. Kitabın adı, Tahsin Yücel’e göre dilimize çeviri hatası olarak aksetmiştir: Onca Yoksulluk Varken. Çevirmen Vivet Kanetti, metnin bir yerinde “onca yoksulluk varken bir sandalye işgal ettiğine hayıflanan” cümlesinden etkilendiği eserin adının asıl Türkçe karşılığı “önümdeki hayat”, “göreceğim günler” gibi bir ifadeyle örtüşür. Yine de Kanetti’nin, Momo’nun çocuk diline yaklaşımı oldukça başarılıdır.

Son cümlesi, “sevmek gerekir” diye sonlanan bu kitaptan kısaca söz etmek isterim. Kahramanımız Arap asıllı Momo, mesleğini Boulogne Ormanı’nda icra eden fahişe annesi pezevenk babası tarafından öldürülmüş; üç yaşında “olgunlaşmaya” başlamış ve büyümeden yaşlanmış bir piçtir. Bugünün, mutlu olmak için sürekli gülümseyin, evrene olumlu mesaj gönderin, diyen kurumsallaşmış aptallığına rağmen Momo “mutlu olmak yaşamın kıçını yalayacak kadar zavallı” değildir. Ne der bir yerde: “Kaçmak diye bir şey yoktur, orada olmamayı istemek vardır…” Onun durumunda olan çocuklara evini açmış, para karşılığı çocuk bakan Madam Rosa’nın yanında yaşamaktadır.

Öyle bir kitaptır ki Onca Yoksulluk Varken, çocukça yazılmıştır, sonsuz içten ve doğaldır. Romanında dili aştığını, farklı katmanlar kurduğunu söyleyen kimi yazarların hizaya gelmesi gerekir Ajar’ın yanında. Zira yazar burada sahiden on yaşında bir çocuğa dönüşmüş gibidir, bir çocuğun bilinç akışına, diline sıkıca yapışmıştır. Marjinallik yoktur bu kitapta, delilik, düşkünlük yoktur. Hele ucuz edebiyata hiç prim verilmez. Fakat okurken bir yandan güldürür, diğer yandan da basar tokadı, ağlatır, acıtır yazar: “İnsan acı çekince gözleri büyür, eskisinden daha anlamlı durur.” Bir cümle okursunuz, serin taşlıklar gibi arınmış duyarsınız kendinizi; bir cümle daha gelir ardından, yıkanmıştır taşlık. İnsanı temizleyen bir eserdir Onca Yoksulluk Varken.

Momo ana babasını bilmemiştir ama erinmez durumundan. Çünkü yaşamın, bazıları için sefaletle dolu olduğunu erken öğrenmiştir. Kitapta bir yerde asıl sefilliğin Hugo’nun 19. yüzyılda anlattığının değil, 20. yüzyıl Avrupa’sının hemen ortasında yaşandığını nasıl da güzel söyler Gary: “Mösyö Hamil’de Mösyö Victor Hugo’nun yazmış olduğu Sefiller diye bir kitap var. Bir gün ben de Sefiller’i yazacağım çünkü aklı başında olan olan herkes bu kitabı yazar.” Çünkü 19. asrın acısı ve şiddeti, 20. yüzyılın yanında solda sıfırdır. Çünkü daha doğar doğmaz orospuları tanımıştır Momo, onların çocuklarının arasında büyür, uyuşturucuyu, açlığı, ölümü tanımıştır, yalnızlığı bilir. Büyümeyi bekler, büyüyünce bir uçak kaçırmayı ya da bunun gibi büyük işler yapmayı düşler.

Delinin tekidir Gary. Zaten sırf bu yüzden kitap şu epigrafla açılır: “Sevdiğin yüzünden deli oldun, dediler. Yaşamın tadını yalnız deliler bilir, dedim.”

Erken büyümüş çocuk, bizi yaşamın insanı mahveden çelişkileri içinde sürükledikçe sürükler. Mesela Madam Rosa çok şişmandır fakat apartmanlarında bir asansör bile yoktur; evleri en üst kattadır. Kitabın bir yerinde “mutluluk, yokluğuyla tanınan bir merettir” der Momo. Bence anafikri de budur tüm metnin; şöyle devam eder sonra: “Ben öyle mutluluk meraklısı değilimdir, yaşamı yeğlerim yine. Mutluluk bir süprüntü, acımasızın tekidir, ona asıl yaşamasını öğretmek gerekir.”

Hayatının aşkı Jean Seberg’in, 1970 yılındaki trajik ölümünden sonra yirminci yüzyılın edebiyat skandalı sayılan, yukarıda andığım mahlas mevzusunu açıklayan bir intihar mektubu bırakarak yaşamına son veren Gary’nin başka bir romanından bir cümleyle, Momo’yu alnından öperek bitireyim yazımı: “Bitmiş değil. Ben bitmedim. Bir insan bittiğinde, bu özellikle demektir ki devam etmektedir. Umutsuz bir insan haindir…”

babilcomdanalabilirsiniz

Onca Yoksulluk Varken – Emile Ajar
Çeviri: Vivet Kanetti
Agora Yayınevi