Ümit Yaşar Özkan

Bazı yönetmen ve yazarlar biliriz, ilk ürünlerinde eteklerindeki bütün taşları dökmek, bütün birikimlerini kullanmak isterler hatta bunu farkında olmadan yapıverirler belki. O kadar kalabalık olur ki eserleri sanki bir daha hiç yazmayacak ya da film yapmayacak sanırız. İşte Beyza Akyüz onlardan biri değil diyebiliriz gönül rahatlığıyla.

İlk kitabı YKY Doğan Kardeş’ten çıkan yazar, kendini bir solukta okuturken bunu karşısına oturmuşuz da onu dinliyormuşuz rahatlığında yapıyor. Hani sohbet ediyormuşuz da o, şuracıkta mahalleden bir çocuğun büyülü öyküsünü paylaşıyor bizimle. Mahalle de İstanbul’un eskimeyen eskilerinden Balat’tır.

Kitabın girişinde Fırat Yaşa’nın farklı ve esprili çizimiyle Balat krokisi neredeyse mahalle içinde dolaştırır bizi sokak sokak. Sahildeki caminin az ilerisindeki Dost Şekercisi bütün maceranın başladığı mekândır. Okul çıkışlarında çocukların uğrak yeridir bu şekerci dükkânı. Sahi rengârenk lokum ve şekerlere hangi çocuk hayır diyebilir? Tabii şekerci sadece çocukların değil kahramanımız Uçan Fare’nin de ganimet topladığı yerdir.

Uçan Fare ile Hayalet Hayri
Beyza Akyüz
YKY

Her şey böylece başlar sonrası çok meraklı ve eğlenceli bir animasyon seyrediyormuşuz gibi akıp gidiverir adeta. Bu akıcılığı ve rahatlığı, yazarın masalcı yönüne mi yoksa animasyon senaristliği tecrübesine mi borçluyuz bilemeyiz ama kitap bittiğinde “Eee, ikinci kitap ne zaman çıkıyormuş ki?!” demekten de kendimizi alamayız.

Hayri, kendimiz ya da çocukluğumuzdaki arkadaşlarımızdan biridir işte. Uçan Fare ise Calvin ve Hobbes çizgi romanındaki Hobbes’u anımsatır bize ama “Hayır, canım, o gerçek işte, mahalledeki arkadaşlarımızdan biri.” deyiverir içimizdeki bir ses. Tıpkı Hobbes’un oyuncak mı hayal mi gerçek mi olduğuna emin olamayışımız gibi bir histir Uçan Fare’ye karşı hissettiğimiz. Bu arada o bizim kadar gerçektir elbette. Benimser ve severiz onu. Çok uzaklardan göç etmiş bir dosttur o, Hayalet Hayri’nin içindeki Hayri’yi keşfeden bir kâşiftir aynı zamanda.

Mahalledeki ve okuldaki her bir çocuk ne kadar da çocuktur ne kadar da hayatın içindendir. Çocuk doğallığı, afacanlığın içindeki sevimlilik, Anadolu bilgeliği, dilin ve üslubun bütün sadeliğiyle birlikte ustalıkla örülmüştür metinde. Ne bir eksik ne bir fazla her şey tam kıvamındadır. Çocukluğumuzdaki rengârenk ve lezzetli şekerler, unutulmaz arkadaşlıklar, masalların sırlı ve gizemli dünyası tadındadır hikâye. Macera içinde kâh gülümser kâh hüzünlenir kâh eğlenceli kahkahalar atarız. Kitabı okuyan yetişkinler çocukluklarına doğru bir yolculuğa çıkarken farklı yaşlardaki çocuklar ise kendilerini ya da arkadaşlarından herhangi birini buluverirler sayfaların arasında.

Bizler, peki, Uçan Fare ve Hayalet Hayri ile böylesi canlı tanışmışken diğer maceralarını ne zaman okuyabileceğiz diye düşünürken yoksa siz hâlâ onlarla tanışmadınız mı? Benden söylemesi bu tanışmayı daha fazla ertelememelisiniz.

Bu yazı Arka Kapak dergisinin 1.sayısında yayınlanmıştır.