Aslı Tunç

Ebeveynler olarak çocuk yetiştirme konusunda en zorlu dönemlerden birinden geçtiğimiz aşikar. Haliyle kafamız oldukça karışık ve zaman zaman nasıl davranmamız gerektiği konusunda çelişkiler yaşıyoruz. Çocuklarımız önceki kuşakların maruz kaldığı kısıtlamaların çoğundan sıyrılmış olarak dünyaya gelirken diğer taraftan teknoloji devriminin de etkisiyle sınırsız bir özgürlük duygusu ile sarıp sarmalanıyorlar. Henüz doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü birbirinden ayırabilecek olgunluğa erişmemiş oldukları için günümüz dünyasının dayatmalarına karşı koyabilmeleri ise neredeyse imkansız. Kendilerine yol gösterecek bilinçli ebeveynlere duydukları ihtiyaç belki her zamankiden çok daha fazla.

Ödüllü İngiliz gazeteci Tanith Carey’in Engellenmemiş Kızlar isimli kitabının çıkış noktası, ebeveynleri geleceğin güçlü bireylerini yetiştirmek için hazırlamak. Kitap yarattığı farkındalık, tavsiyeler ve yol gösterici akışı ile bir nevi kılavuz niteliğinde.

Yazarın çizdiği ürkütücü tablo ve çocukları bekleyen tehlikeler silsilesi, bazı bölümlerde abartılı ya da moral bozucu görünse de verdiği örnekler ve bunlara bağlı tespitleri oldukça sarsıcı. Carey’e göre dış görünüşün saplantı hâline geldiği bir dünyada, kız çocuklarının özgüvenli ve mutlu bireyler olarak var olabilme ihtimali çok düşük. Salt görselliğe dayalı bir mükemmellik tanımı yüzünden 7-12 yaş arası çocukların kendilerini yetersiz hissettiğini ve bu sebeple depresyona doğru süreklenmekte olduğunu vurguluyor. Üstelik bu tanım, farklı mecralar aracılığıyla çocukların hayatlarına her yerden sızmayı başarıyor. Görselliğin bu derece önemsenmesinin altında yatan gerçeği ise, kız çocuklarına dayatılan cinsiyet rolüne uygun davranma baskısı olarak tanımlanıyor. Durup bir kaç saniye üstünde düşündüğümde yazarın tespitine katılmamak mümkün değil. Bu yüzden çok erken yaşlarda modeller gibi ince hatlara sahip olabilmek için sağlıksız besleniyor, henüz gelişimlerini tamamlamadan idol hâline gelen yüzlere benzeyebilmek umuduyla bir dizi estetik operasyon geçirmeye tereddüt etmiyorlar. Küçük birer kız çocuğu olmak yerine, bir an evvel toplum tarafından belirlenmiş ideal ölçülere sahip, cazibeli yetişkin kadınlar olma hevesindeler.

Bütün bu gerçekleri bilirken çocukları dış dünyadan tamamen soyutlayıp kristal bir fanusun içine hapsedemeyiz. Peki çocuklarımızı bazı deneyimleri acele etmeden zamanında yaşamaları, mutlu olmak için kendilerini var oldukları hâlleri ile kabul etmeleri gerektiğine inandırmak nasıl mümkün olabilir? Tanith Carey bu kitapta bu ve benzeri sorulara yanıt olabilecek yöntemleri oldukça yalın bir şekilde açıklıyor.

Yazarın tavsiyelerini okurken, Türk toplumu olarak aile kurumuna verdiğimiz önemin çocuk yetiştirirken ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım. Elbette teoride yapılması gerekenler pek çok ana başlıkla sıralanabilir. Ama şu bir gerçek ki yabancı toplumlar için tavsiye niteliğinde olan bazı konular, bizim kültürümüzde süregelen davranışları kapsıyor. Çağın bütün bu endişe verici gerçeklerine karşın, aslında çocuklarımızı kötülüklerden korumak ve doğru bir yola sevk edebilmek için elimizde sihirli bir değnek olması gerekmiyor. Onlarla konuşmak, karşılıklı iletişimde süreklilik sağlamak, aile ile olan bağlarını kuvvetlendirmek kendilerini daha güvende hissetmelerine ve hayatı daha iyi anlayabilmelerine olanak sağlıyor.

Kitabın tespitleri ve yarattığı farkındalık oldukça dikkat çekici. Ancak ismi, girişi, ve sıklıkla bahsedilen kız çocuklarını korumaya yönelik ifadelerin doğal bir sonucu olarak, sadece kız çocukları için yazılmış bir kitap olarak ön plana çıkıyor. Oysa içerik, cinsiyet ayrımı olmaksızın, aynı dönemi yaşamakta olan tüm çocukları kapsıyor. 

Arka Kapak dergisi 00. sayı