Nuray Önoğlu

Çeviriye başlamamın nedeni okuduğum kötü çevirilerdir. Görece erken bir yaşta emekli olunca,  daha iyisi yapılabilir düşüncesiyle çeviri yapmaya karar verdim. Akademide bol bol çeviri yapmış, bir de İngilizce doktora tezi yazmıştım ama çeviri deneyimim mesleki metinlerle sınırlıydı. O yüzden de kaygılıydım ama talihim yaver gitti. İlk çevirilerimi Kuraldışı Yayınları için yaptım ve oradaki editörüm Seyfi Öngider’in rehberliği acemi bir çevirmen için bulunmaz bir nimetti. Kendisinden çok şey öğrendim, minnettarım.

Yayınlanmış otuza yakın çevirim var. Çeviri yaptığım sürece ücretlere, ilişkilere ve koşullara dair deneyimlerim, çevirilerin birçoğunun neden kötü olduğunu anlamamı sağladı. Anlaşılan iyi çeviri yapabilecek kimselerin çoğu benim de şahsen deneyimlediğim bu koşullara razı olmuyor, olanların bir bölümü de ancak okuyup şikâyetçi olduğumuz o çevirileri yapabiliyordu. Ortada çok ciddi ve işverenlerin yaklaşımlarına bakılırsa yakın gelecekte çözülmesini pek bekleyemeyeceğimiz bir yığın sorun var gibi görünüyordu.

Kitap çevirisi söz konusu olduğunda gözlemlediğim başlıca sorunları da sıralamak isterim: Çevirmen seçilirken konuya ilişkin uzmanlık vs. gözetilmez. Sırf benim çevirdiğim kitapların yelpazesine bakarak bunu anlamak mümkündür; siyasetten psikolojiye, edebiyattan popüler bilime, kişisel gelişimden alternatif tıbba kadar çeşitli alanlarda kitap çevirdim. Aynı yazarın aynı yayınevi tarafından yayınlanmış kitapları bile kimi zaman başka başka çevirmenlere çevirtilir. Oysa bir yazarın “havasına” girmek zahmetli bir iştir ve bunu bir kez yapmış çevirmenden mümkün mertebe yararlanmak rasyonel olandır; bu tür çevirmenlerin çok iyi ve tanınmış örnekleri de vardır. Çeviri ücretleri son derece düşüktür ve bu düşük ücretler bile çoğu kez birkaç taksitte ödenir; bir yayınevinin çevirmen sözleşmesindeki ödeme maddesini yorumsuz şuraya bırakayım:

“… tutarı, KİTAP’ın satışa sunulmasını izleyen üç (3) ay içinde, üç (3) eşit taksitte… ödenecektir.”

 “ödeme tarihi … KİTAP’ın teslim tarihini çevirmen’in geçirdiği oranda uzatılacak, taksitler uzama bitiminden sonra başlayacaktır.”

Kitabın adı vb. konularda çevirmenin tercihlerine saygı gösterilmemesi hayli yaygın bir tutumdur; sırf adı değiştirildiği ve isabetsiz bir ad seçildiği için ilgi görmediğine inandığım kimi kitaplar var. Çoğu yayınevi çevirmenin adını kitabın kapağına yazma ihtiyacı bile duymaz. Neyse ki son yıllarda bilinçli okur arasında giderek artan bir “çevirmen takip etme” eğilimi var.  Bu durumun yayınevleri üzerindeki etkisini ise zaman gösterecek.

Birkaç ay önce çeviriyi bırakmaya karar verdim. Niyetim artık kitap çevirmemek. Son olarak Okuyan Us Yayınları’ndan Brain Up (Beyninizi Yeniden Yapılandırın) adlı çevirim yayınlandı. İki çevirim de yolda; Kuraldışı Yayınları ve Sola Yayınları’ndan birer çevirim çıkacak önümüzdeki günlerde. Adlarını henüz ben de bilmiyorum.

Bir süre önce şair Cihat Duman’la birlikte iki şiir çevirdik. Bundan böyle olanaklar elverdiğince birlikte şiir çevirmeye karar verdik. Kendi başıma asla kalkışmayacağım bir işti şiir çevirisi. Bir şairle birlikte çevirmek hem çok zevkli hem çok öğretici oldu. Devam edebilirsek mutlu olacağım.

Öte yandan, hayli etkin kullandığım sosyal medya hesaplarımda, karşılaştığım ilginç metinleri, pasajları, özlü sözleri çevirip paylaşıyorum; bu tür metinlerden biri bir feminist klasik olan Judy Brady’nin Bir Karım Olsun İstiyorum adlı denemesidir. Çokça ilgi görüp farklı mecralarda yeniden yayınlandı. Bu tür eylemlerim sürecek.

Bu yazı Arka Kapak dergisinin 28.sayısında yayınlanmıştır.