Eda Selimoğlu

“İyilik her zaman kazanır,” inanışına nispeten kötülüğün zafer kutlamasına tanıklık ettiğimiz Beyaz Gemi eseriyle Cengiz Aytmatov, iyi ve kötünün çatışmasını masalsı bir yapıtla anlatıyor. Dünyanın varoluşundan bu yana iyilik-kötülük savaşıyorsa ve bu mücadelenin bir kazananı hâlâ yoksa hangisi güçlüdür sorusuna bir yanıt vermek çok da kolay olmasa gerek. Aytmatov, tabiat unsurlarının çokça yer aldığı romanı yerel motifler, efsaneler ve masallarla örmüş. Zaten tabiat ve ona ait olan her parça Aytmatov’un kitaplarında önemli bir yer tutmaktadır. Her biri hisseden, sevgi duyabilen ya da nefret edebilen canlı birer varlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Tabiat ve insanoğlunun iç içe geçmiş, birbirine güzel duygularla bağlı iki unsur olduğunu; her ikisinin de iyinin yanında yer aldığını satırlar arasına gizlemeden okuyucuya açıkça hissettirmektedir.

Beyaz Gemi’nin ana karakteri Mümin Dede, bir bakıma ailenin yaşayan Ata’sıdır. Sahipsiz kalan torununa gözü gibi bakmayı, her türlü tehlikeye karşı korumayı ve masallar anlatarak ruhunu beslemeyi bir vazife edinmiştir. Çocuğun sahipsiz kalmasına da soyut bir anlamda atıfta bulunarak aile kavramının önemi de vurgulanmaya çalışılmıştır. Beyaz Gemi, anne ve baba sevgisini masallarda bulan bir çocuk ruhunun tutunduğu dalların çok da kuvvetli olmadığına tanıklık etmekte… Hayali bir kalemle sevgi eksikliğinin yol açtığı tahribatların altı çizilmiş. Bu durum, Aytmatov’un, daha dokuz yaşındayken babasını haksız bir suçlamayla kurşuna dizilerek kaybetmesinin de bir yansımasıdır. Beyaz Gemi, Aytmatov’un çocukluluğunu anlattığı otobiyografik romandır.

Romanda çocuğun etkilendiği ve ezberlediği iki masal var. Bunlardan biri “Cırtdan Çıpalak”, diğeri de “Boynuzlu Maral Ana” masalıdır. Çocuğu olmadığı için öfkeli olan Orozkul’un her fırsatta kendisini ve dedesini hırpalamasına da masallar sayesinde katlanabilmektedir. Çocuk iç dünyasını yine masallar sayesinde ayakta tutmaktadır. Aytmatov, Mümin Dede’nin anlattığı masalları Kırgız destanlarının ışığında şekillendirmiş. Türk mitolojisinin ve geleneksel kültür öğelerinin yazarın kitaplarında cazibe merkezi hâline geldiğini görmek mümkün… Böylelikle toplumun geleceğini şekillendirecek felsefi amaçlarla ilgili verilmek istenilen mesajlar hakkında da fikir sahibi olabiliyoruz. Orozkul’un vücut bulduğu gerçek kişiler kuşkusuz yaşamın her köşesinde mevcuttur. Bu karakterdeki kişilerin, değer verdiğimiz her şeyi kendi çıkarları uğruna tek hamlede yerle bir ettiğini gördüğümüzde, romandaki çocuk gibi, hayalimizle beslediğimiz bir balık olup beyaz gemiye ulaşarak kurtulabileceğimizi düşünmemiz gibi…

Beyaz Gemi, yaşamın bir tenkiti gibidir aslında. Genel geçer ya da kabul görmeyen kavramlar arasındaki çekişmenin hikâyesidir. Çocuk saflığının, iyiliğin, doğruluğun tayfası olduğu bir gemi… Okuyucuya, kötülük ve çocuk kavramlarının yan yana gelemeyeceği bir dünyayı göstermiş ve altını çizmek istediği her düşünceyi de gerçeklikten uzaklaşmadan, sembollerle aktarmayı başarmıştır. İyilik, kötülüğün yanında kaybetmiş gibi görünse de gerçek olan şudur; doğruluk yolunda kaybedilen her değer aslında kaybedilmiş sayılmaz. Çünkü iyilik, kötülüğün derinliklerinde kaybolmaz, kendini yok eder sadece. Bu da mağlubiyet sayılmaz. Bu durumda kalıp kirlenmek mi, yoksa iyi olan ne varsa yanına alıp dünyadan yok olup gitmek mi yeğlenmelidir bilinmez ama Beyaz Gemi başlı başına ruhunun ve kalbinin derinliklerinde iyilik barındıran bir rotaya sahip.

Beyaz Gemi

Beyaz Gemi
Cengiz Aytmatov
Ötüken Neşriyat

Bu yazı Arka Kapak dergisinin 10.sayısında yayınlanmıştır.