Ümit Yaşar Özkan

Roland Barthes’ın Bir Aşk Söyleminden Parçalar’ını okurken sayfa kenarlarında yazarın aşk söylemini kurmak için okuduğu isimleri görürüz: Goethe, Freud, Winnicot… Bunların arasına neden Sabahattin Ali’nin adını da eklemeyelim ki. Aşkın hâllerine dair başlıkları Bir Aşk Söyleminden Parçalar kitabından ödünç alıyorum ve Kürk Mantolu Madonna’yı bu başlıklara göre okumaya çalışıyorum.


Batmak
Raif Efendi gizemli bir batık olarak çıkar karşımıza. Anlatıcı bu batığın gizemini çözdükçe aşk hikâyesi açılır. Ama sonunda giz tamamen çözülemez. Aşka batmak, aşkla batmak… Kürk Mantolu Madonna tefrika olarak yazılmış olmasına rağmen kesintisiz ilerler. Kendi içinde kısımlara ayrılmaz. Bir solukta yazılmış gibidir. Bu kesintisiz esrimeye kendimizi kaptıralım, onun hikâyesiyle beraber batalım diye. Kürk Mantolu Madonna’yı okuyan on beş yaşında bir gençle diyalog:

— Okudum ve çok mutsuzum.

— Peki, pişman mısın?

— Hayır.


Uzaktaki
Kimdir uzaktaki? Raif Efendi mi Maria Puder mi? “Ötekinin uzaklığından söz eden her erkekte dişilik beliriverir.” diyor Barthes. Maria ve Raif Efendi’yi birbirine yaklaştıran, onların kendi cinsel kimliklerine olan uzaklıklarıdır. Maria, kendisinde erkeksi bir taraf bulur; Raif Efendi de ise kadınsı bir taraf bulduğunu ona söyler.


Tapılası
Maria, Meryem, Madonna… Resim sergisinde ilk karşılaşmalarında Raif konuştuğu kişinin Maria olduğunu fark edemez. Resmin ona annesini hatırlattığını söyler. Maria bir ikon olarak girer Raif’in hayatına. Belki sonunda tekrar bir ikona dönüşür.


Başa 
Çıkılmaz
“Sürmek neden yanmaktan daha iyi olsun.” Sabahattin Ali, modern bir Kerem ile Aslı hikâyesi yazmak istemiştir. Raif Efendi modern bir Mecnun sayılabilir mi ya da Kerem? Yirminci yüzyılın çölünde gizlenen bir münzevi, bir iç yangınında kavrulan…


Aşkı Sevmek
“Tümüyle aşka özgü bir sapmayla özne nesneyi değil aşkı sever.” Raif Efendi, Maria’yı tamamen kaybettikten sonra bile aşkı sürdürür. Maria’nın akıbetini öğrendiğinde bütün hikayeyi defterine yazarak yeniden yaşar.


Çileci Olmak
Raif Efendi’nin manastırı memuriyet hayatıdır. Kendini bu hayata mahkûm eder. Amirlerinin ve evdekilerin hor gören tavırlarını dervişane bir tevekkülle karşılar. Raif Efendi razı adam mıdır yoksa içinde tuttuğu ‘aşk sayha’sından aldığı güçle sessiz bir isyanın bayraktarlığını mı yapar?


Bekleyiş
Maria Puder’in mektupları kesildikten sonra Raif Efendi bekleyişini sürdürür mü? Kimi bekleyebilir ki artık? Hiç gelmeyecek olanı beklemek mümkün müdür? “Beklediğim varlık gerçek değil. Bekleyiş bir sayıklamadır.”


Tutti Sistemati(Düzenini Kurmuş)
“Âşık özne çevresindeki herkesi ‘düzenini kurmuş’ olarak görür.” Raif Efendi dağılmıştır. Disiplinli bir memur görüntüsü verse de onun içten içe sadakat gösterdiği çileci bir disiplinle bağlı olduğu sadece aşktır.


Yıkım
Raif Efendi’yi yıkan ayrılık, vuslatın imkânsızlığı hatta Maria Puder’in ölümü bile değildir. O, kendi “vefasızlığı”yla yüzleştiği anda asıl yıkımını yaşar. Fakat paradoksal olarak bu bile onun aşka ne kadar sadık olduğunu gösterir. Okur olarak biz onu mazur görmeye hazır olsak da o kendini affetmeyecektir.


“Ötekinin Hastasıyım.”
Başlık nasıl da arabesk tınlıyor. Maria Puder’e bulaşan tüberküloz mikrobu, Servet-i Fünun ile edebiyatımıza giren verem mikrobuyla aynı mıdır? Sabahattin Ali’ye böyle “ucuz” bir santimantalizmi yakıştırabilir miyiz? Hastane öykülerinden (ki bunlar eleştirel gerçekçi öykülerdir Dekolman gibi) Madonna’nın ince hastalığına ilerlemek daha sağlıklı olacaktır.


Olaylar, Engeller, Terslikler
“Sanki rastlantı ona karşı dolap çeviriyormuşçasına âşık öznenin mutluluk ereğini engelleyen her yankının olgusal çekirdeği.” Doğunun aşk hikâyelerinde araya giren kara çalılar, kara kediler, rakipler vardır. Kürk Mantolu Madonna’da bunun yerini tesadüfler alır. Felek âşıklara cevretmeye bir şekilde devam eder. 

 

Bu yazı Arka Kapak dergisinin 5.sayısında yayınlanmıştır.