Namık Sinan Turan / Bilen Işıktaş

1900 yılı başında Alman ses teknisyeni Tantix İstanbul’da kayıtlar gerçekleştirmeye geldiğinde beklentilerinden biri de toplumun çeşitli katmanlarından kimselerin en çok da Türk kadınlarının seslerini kaydedebilmekti. Oysa kaydetmek bir yana yüzlerini dahi görememişti. Geleneksel toplum yapısının sınırlarını ne denli zorlasalar da kadınlar henüz seslerini icra platformları bir yana toplumsal yaşam içinde dahi duyuracak güçten yoksundular. Tantix’in yaşadığı bu hayal kırıklığına rağmen sonraki yıllarda kadınlar şarkı söylemek başta özgürlüklerini kazanma konusunda önemli yollar kat ettiler. 1926–1930 döneminde ilk defa plağa sesi kaydedilen Süreyya Opereti primadonnası Fikriye Hanım’ın açtığı yolda bir çok değerli icracının sesi ölümsüzleşti. Ses kayıt teknolojisi 1930’larda Deniz Kızı Eftalya ve Safiye Ayla gibi yıldız isimlerin de kariyerlerinin gelişiminde etkili oldu. Türk müziği icra tarihi içinde 1930’lardan günümüze bir çok kadın sanatkâr köklü bir geleneğin modern zamanlara uzanan tarihsel sayfalarında yerlerini aldılar. Son yıllarda bu isimler arasında yerini alan değerli bir sanatçı Güzin Değişmez.

Güzin Değişmez’in müzikal öyküsü aslında bir çok Türk müziği icracısınına benzer bir biçimde gelişiyor. Bursa’da başlayan yaşamı buradaki geleneksel müzik kurumlarının meşk halkası içinde biçimlenen intikal anlayışına bağlı olarak devam ediyor. Musiki cemiyetleri ve Osmanlı bakiyesi olan bu şehirdeki müzik geleneğini hıfz eden yerel üstadlardan Türk Müziğinin inceliklerini ve icra estetiğini öğreniyor. Bugün müzikal icrasında öne çıkan sanatsal ifadenin kaynağı doğuştan gelen bireysel yeteneğinin yanı sıra gelenekten beslenen eğitiminin ona kattıklarıdır. Onun meşk zinciri içinde üstad Alaeddin Yavaşça’dan fasıl musikisinin son önemli temsilcilerinde serhanende Nurettin Çelik’e kadar değerli birçok usta yer alıyor. Kısacası Değişmez, ustalardan el almış genç kuşağın usta isimlerinden biri. İstanbul Devlet Türk Müziği Araştırma ve Uygulama Topluluğu’nun da üyesi olan Değişmez, Türk müziği severlerin yakından takip ettiği bir solist.

Değişmez’in başarılarla örülü kariyerinde bir diğer önemli durak ise üstad tanburî Necdet Yaşar’ın oda müziği icra anlayışına dayalı oluşturduğu topluluğudur. Bugün solist kimliğiyle sanatseverlerin zihninde seçkin bir yere sahip olan Değişmez’in toplu icra ve koristlik anlamında da deneyimli olduğu görülmektedir. “Bir ilk albüm” başlıklı albüm yazısında Cem Behar, gecikmiş olan bu yapıtı tanıtırken sanatçıdan kendi kuşağının en iyi Türk musikisi kadın ses sanatçısı olarak söz etmekte. Bununla birlikte kabul etmek gerekir bu denli yetkin bir icracının kariyerinde henüz tek bir albümün yer alıyor olması Türkiye’de müzik piyasasının ne denli yapay gündemler üzerine yükseldiğinin açık bir göstergesidir. “Meftunun oldum” ismini taşıyan bu albüm Değişmez’in kariyerinin bir özeti niteliğindedir. Düzenlemelerinin Cengiz Onural ve Birol Yayla tarafından yapıldığı çalışmada Türk müziği repertuarının farklı dönemlerine ait zengin bir içerik söz konusudur.

Albüm Fehmi Tokay’ın buselik makamındaki “Aman cânâ beni şâd et” isimli eseriyle açılıyor. Orkestrasyonda klasik icra üslubun benimsendiği ilk cümlelerden itibaren anlaşılıyor. Tanbur, klasik kemençe ve kanun ağırlıklı girişi Değişmez’in lirik ve duygusal ifadesi yüksek sesi takip ediyor. Buselik, kürdîlihicazkâr, muhayyerkürdî, Hicaz, Uşşak, Hüseyni, Nihavend, Mahur ve Rast eserlerden örülü repertuarda dikkat çeken Numan Ağa’dan Zeki Müren’e kadar geniş bir yelpazede, şarkı formundan türküye kadar farklı türden eserlerin aynı özen ve titizlikle icra edilmiş olması. Değişmez’in üslubu eskilerin fem-i muhsin olarak tarif ettikleri temiz bir icra anlayışına dayanıyor. Bu icrada 1950’lerden beri gazino kültüründe hakim hale gelen abartılı süslemeler, yerli yersiz vibratolar, bağırma ve piyasanın tercih ettiği hoyratça ifadelere yer yok. Son derece doğal, sesin hacmini zorlamayan, incelikli ve bir o kadar rafine bir icra hemen her eserde kendisini hissettiriyor. Aynı titizlik anonim bir türkü olan “Aksadeler giyer boylu boyuna” adlı eserde de Münir Nurettin’in ölümsüz yorumuyla kulaklarda yer eden Saadettin Kaynak’a ait “Akşam yine gölgen yine akşam”  parçasında da hakim.

Güzin Değişmez gerek neo-klasik üslupta gerekse serbest üslupta benzersiz bir ifadeye sahip olduğunu ortaya koyuyor. Uşşak makamındaki Tatyos’un “Gamzedeyim deva bulmam” ının girişindeki serbest üslup romantik bir hava yaratıyor. Bu eserde ilginç bir detay da bulunuyor. İcralarda genellikle okunmayan bir son dörtlük ilk defa burada icra edilmiş. Ehl-i dilin yoktur kadri şeklinde başlayan son dörtlük Yücel Demirel tarafından Ahmet Rasim’in Tasvir-i Efkâr gazetesinin 1 Nisan 1913 tarihli nüshasında arkadaşı Tatyos Efendi’nin ölümü üzerine kaleme aldığı yazının okunması sırasında tespit edilmiş ve albümde kullanılmış. Yani aslında bir ilk olarak yine Değişmez’in buğulu sesinden dinleyiciye ulaştırılmıştır. Zeki Müren’in ilk bestesi olan Zehretme hayatı bana cananım isimli acemkürdî eserinde de daha soft ve duygusal bir icra öne çıkıyor. Değişmez’in sesi lirik soprano bir ses olarak son derece kırılgan ve romantik ifadeye sahip. Bununla birlikte bir o kadar da güçlü. Numan Ağa’nın hicazkâr eserinde Hafız Sami’den geçilmiş olan Derdime vakıf değil canan beni handan bilir güfteli gazelde genelde kadın icracıların kaçındıkları bir tarzda da başarılı bir örnek ortaya koyuyor.

Meftunun oldum albümü müzikal olarak İncesaz sedasının etkilerini yoğun biçimde hissettirmekte. Bunun ardında sazendelerin bir kısmının bu grubun üyeleri arasında yer alması etkili gibi. Güzin Değişmez’in icra ettiği eserlerde onun özel tını ve yorumunu öne çıkarmadaki özenden olsa gerek; saz eşlikleri konusunda daha mütevazi lakin solistin gerisinde kalan, klasik bir icra tarzının seçildiği hemen dikkat çekiyor.

Genç kuşakların Türk müziğiyle iletişim kurması bugünün görsel ve işitsel iletişim organlarının yayın politikaları ve içerikleri dikkate alındığında kolay görünmemekte. Güzin Değişmez gibi başarılı icracıların bu tür çalışmaları eski ve yeni repertuarın seçkin örneklerinin sunumunda ve bunların gençlere, aynı zamanda müzikseverlere ulaştırılmasında büyük önem taşıyor. Müzikal içerikten taviz verilmeden ancak bir o kadar da sıcak ve samimi icraların yer aldığı çalışma yalnızca Güzin Değişmez’in kişisel kariyeri içinde değil Türk müziğinin son yıllarda popüler kültür karşısında kaybettiği mevkinin ve saygınlığının yeniden kazandırılması yolunda da dikkate değer bir adım olarak görülüyor.


Güzin Değişmez

Güz’ün Şarkıları: Meftunun Oldum
Kalan Müzik, 2012