Barış Saydam

Büyük sinema salonlarının bugünkü gibi konforlu, lüks ve her türlü isteğe karşılık veren kompleksler haline dönüşmediği yıllarda, sinema sezonu kış ve yaz sezonu olmak üzere ikiye ayrılırdı. Kışın kapalı alanlarda yapılan gösterimler mevsim yaza döndüğünde, havalar ısınıp insanları bunalttığında yerini geceleri yapılan açık hava gösterilerine bırakırdı. Neredeyse her semtte rastlayabileceğimiz yazlık sinemalar böylece kışlık kapalı sinemaların yerini alır, bir devridaim sağlanırdı. Yazlık sinemalarda sezonun öne çıkan filmleri gösterilirdi. Seyircilerin bir kısmı kaçırdığı filmleri izlerken diğer kısmı da sevdiği filmleri yeniden izleme şansına sahip olurdu. Bazen günlük, bazen haftada iki filmin oynatıldığı çeşitli programlara sahip yazlık sinemalarda film gösterimlerinin yanı sıra konserler, sahne gösterileri ve çeşitli komiklikler de dâhil olmak üzere bütünlüklü bir temaşa programı da gerçekleştirilirdi. Osmanlı’nın son döneminden de insanların aşina olduğu bu tür programlar insanların ortak kültürel geçmişlerini yeniden hatırlamalarına imkân verirken kültürel bir işlev de görürdü.

Yazlık sinemaların bir özelliği de sinemanın topluca yapılan bir eylem olma amacına hizmet etmesiydi. İnsanların ailece bir etkinliğe katılması iletişim ortamını ve aile bağını güçlendirirken, diğer yanıyla da sinemanın topluca yapılan bir seyir kültürü oluşturmasını beraberinde getirirdi. Masal dinletileri, musiki geceleri, Karagöz, ortaoyunu, meddahlık, tiyatro ve sinema şeklinde süregiden bir temaşa sanatları geleneği de böylece devamlılık sağlamış olurdu. İnsanların sinemayla ve filmlerle olan birliktelikleri bu şekilde kültürel bir aktarımın yapılmasına ve film izleme eyleminin hayatın bir parçası haline gelebilmesine de olanak tanırdı.

O günleri yeniden hatırlamak adına isterseniz kısa bir İstanbul turuna çıkarak eski yazlık ve bahçe sinemalarına bir göz gezdirelim. İlk durağımız Osmanlı’nın son döneminin gözde semtlerinden Fatih olsun. Daha çok kazaskerlerin, mollaların, müderrislerin, ilmiye mensuplarının semti olan Fatih, bir yüzü ile Sarıgüzel’e, Emir Buhari’ye, Hırkâ-i Şerif’e bakarken öteki yüzüyle de Atpazarı’ndan Otlukçu Yokuşu’na, Sultan Selim, Çarşamba, Draman’dan ta Edirnekapısı’na kadar uzanır. 20. yüzyılın başlarında Samiha Ayverdi’ye göre Fatih, İstanbul’un en sessiz ve mutena semtlerinden biridir. 1950-1980 yılları arasında pek çok sinema, tiyatro ve yazlık sinemaya da ev sahipliği yapar. Balipaşa Caddesi’nde yer alan Yavuz Bahçe Sineması, Haydar yokuşundaki Haydar Sineması, Sofular Caddesi’ndeki Emek Sineması, Karagümrük’te bugün yerinde bir otopark olan Aysu Sineması, markete dönüştürülen Çiçek Sineması akla gelen ilk yerlerdir. Yazlık sinemaların önemli mekânlarından bir tanesi de hiç kuşkusuz Balat’tır. Vodina Caddesi’nde yüz metre arayla yer alan Çiçek ve Mehtap sinemaları Avare’den İyi, Kötü ve Çirkin’e kadar pek çok klasiği göstermiştir. Bugün ise bu sinemaların yerinde koskoca bir iş hanı vardır. Yerine apartman dikilen Balat Sur Sineması ve Balat Sümer Sineması da hatıralarda kalan eski yazlık sinemalardan birkaçıdır. Suriçi’nde Fatih’ten aşağıya doğru inerek Aksaray’ı geçtiğimizde sahil tarafıyla Fatih’i ayıran Yusufpaşa’ya çıkarız. Yusufpaşa’dan Haseki, Cerrahpaşa ve Alipaşa’yı takip ederek Kocamustafapaşa’ya ulaşırız. O dönemde Erten, İstanbul Bahçe, Kral, Merih ve Sayanora gibi pek çok sinemaya ev sahipliği yapan Kocamustafapaşa semtinde bugün baktığımızda adı geçen yerlerin hepsinin yok olduğunu görürüz. Yerlerine apartmanların, marketlerin ve pasajların açıldığı mekânlarla birlikte bir dönem de çoktan kapanmıştır. İstanbul’un en mutena semtleri Ramazan eğlencelerinden başlayan ve yüzyıllardır süregelen temaşa sanatlarıyla ilişkisini yazlık ve kışlık salonların kapanmasıyla birlikte kaybeder.

Yolculuğumuza Fatih, Karagümrük, Balat ve Kocamustafapaşa’dan sonra isterseniz biraz da filmlerin yanı sıra konserlere de çokça yer veren Bakırköy’le devam edelim. Bakırköy’de Çamlık’taki Çeliktaş Sineması’nı bugün kaç kişi hatırlıyordur? Çeliktaş’ın bir özelliği de filmlerden önce Kamuran Akkor, Mavi Işıklar ve İsmail Dümbüllü gibi isimlere ev sahipliği yapmasıdır. Seyircilerine konserden tiyatroya ve tuluata kadar geniş bir program vaat eden Çeliktaş da geçmişin örtüsüyle üzeri kapatılan gözde mekânlardan biridir. Bakırköy’de Saray Sineması’nın karşısında yer alan Konak, Mehtap ve Sayanora Sineması’nın arkasında kurulan yazlık sinema da semtin önemli yerleri arasındadır.

Beylerbeyi’ndeki İskele, Büyükada’da hâlâ zaman zaman faaliyet gösteren Lale, Büyükçekmece’de Akın, Caddebostan’da şu an yerinde Migros olan Ozan, Çağlayan’daki ekmek fırınına dönüştürülen Feza, Çengelköy’de süpermarket olan Nur, Üsküdar Doğancılar’daki Saray, Erenköy’deki Çamlık, Heybeliada’daki Yeni Bahçe, Kasımpaşa’daki Ünal, Kızıltoprak’taki İkizler, Toraman, Kuzguncuk’taki Altıner, Mecidiyeköy’deki Bahar, Ortaköy’de otoparka dönüştürülen Ferah, Samatya’daki Tunca, Sulukule’deki Sultan, Şehremini’deki Akgün ve daha nicesi… Günümüzde orta yaş ve üzeri olan pek çok insanın sinemayla ilk defa temas ettiği, çekirdek çitlerken, gazoz içerken, sevdiği sanatçıları dinlemenin ve film izlemenin keyfine vardığı bu mekânlar günümüzde artık kentsel dönüşümle birlikte yok olup gitmiş durumda. Kolektif hafızada izleri sözlü tarih projelerinden takip edilen bir zamanların düş şatoları, şimdilerde her bir karesi değerlenen kentte otopark, pasaj, düğün salonu, halı saha, süpermarket ve apartman olarak yeni ziyaretçilerini ağırlıyor. 

Arka Kapak dergisi 35. sayı