Ümit Yaşar Özkan

Steampunk, silkpunk gibi bilimkurgunun alt türlerinde teknolojinin ve ona bağlı sosyal hayatın bambaşka bir şekilde geliştiği alternatif tarihler kurgulanır. Tamamen buhar ya da ipek üstüne kurulan teknik gelişmelerin şekillendirdiği hayalî tarih anlatılarıdır bunlar. Punk, hem bilinen tarih/gelecek tasavvurlarından kopuşu vurgular hem de yıkıma, kanun ve sistem dışı olana işaret eder. Bu girişten sonra sorabiliriz: İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası ve Kitabül Hiyel romanları Osmanlıpunk’ın Türk edebiyatındaki ilk örnekleri sayılabilir mi?

Steampunk, alternatif tarihini sanayi devriminin gerçekleştiği buhar çağından başlatır. İhsan Oktay, kurgusu için tarihten belli bir kerteriz almaz. Geçmişin teknolojisinin yeniden kurgulanması noktasındaysa mekanik tasarımlarıyla orijinal bir Osmanlıpunk tadı yakalar. İhsan Oktay, bir çocuk heyecanı ve iştahıyla tasarlar düşlediği dünyanın makinelerini. Bu makinelerin işleyişini anlatırken o kadar ayrıntıcı ve “gerçekçi”dir ki bir düş dünyasının içinde işleyen bu mühendislik harikaları, içinden çıktıkları ve ait oldukları dünyayla eğlenceli bir kontrast oluştururlar. Makineler hikâyede can alıcı roller üstlenirler. Ebrehe’nin kehanet aynası böyle bir role sahiptir. Kitabül Hiyel’de tasarımlar, çizimlerle desteklenecek ve Osmanlı mühendisliği hikâyenin aksını oluşturacaktır. Teknik icatlar ya da olağandışı nesneler parodi unsuru olarak da yer bulurlar kendilerine. Ebrehe’nin başında bulunduğu istihbarat teşkilatı bütün teknolojik alet edevatıyla James Bond romanlarının havalı casusluk teknolojilerinin parodisini yapar. Yine Ebrehe’nin peşine düştüğü o siyah para aslında modern fizikteki anti maddenin parodisidir. (Yazarımızın parodi hususunda ne kadar rahat ve cüretkâr olduğunu biliyoruz. Efrasiyab’ın hikâyelerindeki Süperman parodisi hatırlanabilir.)

Puslu Kıtalar Atlası ve Kitab-ül Hiyel’in Osmanlıpunk’ın Türk edebiyatındaki ilk örnekleri olduğunu söyleyebiliriz ama bakışımızı edebiyatla sınırlı tutmazsak (ya da edebiyatın sınırlarını daraltmazsak) Osmanlıpunk’ın izlerini bir çizgi roman klasiğinde bulabiliriz. Turhan Selçuk’un Abdülcanbaz adlı kahramanı, arkadaşı Karanfilli Hoca’nın tasarladığı araçlarla maceradan maceraya atılır, mesela Karanfilli Hoca “Minare-Tül-Füze-Tül-Kamer”adını verdiği araçla dünyanın sınırlarını aşarak aya gittiğini bile iddia etmekte ama kimseyi buna inandıramamaktadır. Osmanlıpunk’un ilk kıpırtılarının bir çizgi romanda belirmesi Puslu Kıtalar Atlası’nın da İlban Ertem tarafından çizgi romana uyarlanması tesadüf değildir. Bildiğimiz bütün Punk türler anlatıların sınırlarından taşarak kendi alt kültürlerini oluşturmuşlardır. İnternette küçük bir arama yaptığınızda bilim kurgunun punk türlerine tutkun olanların bütün o buharlı mekanik araçları nasıl gerçek kılmaya çalıştıklarını görürsünüz. Var olmayan bir tarihin teknolojisini gerçek kılmak, hayal edilmiş makineleri çalışırken görmek istemek… İhsan Oktay Anar’ın kurmaca metinlerinde bu tutkuyu görmek mümkündür. Şimdilik bir sergi ve çizgi roman uyarlamasında görsel karşılığını bulan bu tasarımlar belki ileride Osmanlıpunk alt kültürünün ipuçlarını verecektir.

Puslu Kıtalar Atlası
İhsan Oktay Anar
İletişim Yayınevi

Anar’ın kurguladığı Osmanlı, kaotik, tekinsiz ve acımasız oluşuyla da punktır. Bünyamin ve Uzun İhsan istisna edilirse kahramanların ve mekânların pek nezih sayılamayacağı söylenebilir. Yapma Osmanlıcanın bir parçası olan argo da bu karnavalın tuzu biberidir.

Steampunk, silkpunkın yanına Osmanlıpunk’ı neden eklemeyelim ki?

Bu yazı Arka Kapak dergisinin 9.sayısında yayınlanmıştır.