Röportaj: Gökçe Özder

Yetişkinler için öyküler kaleme alarak yazarlığa adım atan Doğukan İşler ‘Kekeme Hamlet’ ve ‘Annemin Gölgesi’ isimli iki gençlik kitabına, ‘Yanlış Masalcı: Bay YaLNış’ isimli çocuk kitabına ve ‘ATsronot Dıgıdık’ isimli resimli kitabın sahibi. Aynı zamanda çocuk kitapları editörlüğü de yapan Doğukan İşler’e çocuk edebiyatı üzerine merak ettiklerimizi sorduk.  

Yazmaya yetişkin öyküleriyle başladınız. Sonrasında ise okul öncesinden gençliğe dek farklı yaş grupları için kitaplar yazdınız. Yeni bir kitap yazmaya başlarken hedef kitlenizi göz önünde bulunduruyor musunuz? Buna göre tavrınız, tarzınız değişiyor mu veya belli bir otosansür uyguluyor musunuz?

Çehov diyordu bir yerlerde, yetişkinler ve çocuklar için yazmak bağlamında: “Çocuklar için ayrı ilaçlar mı var? Sadece dozları değişir…” Tabii, artık çocuklar için ilaçlar var. Ama temelinde, ilaç yine aynı birleşimden oluşuyor. Hap, üç yaşında bir çocuğun yutması için zor, ama şurup öyle mi? Hele ki şişenin üzerinde sevimli çizgi film kahramanları varsa… İşin yazmak kısmı da aslında biraz böyle. Anlatmak istediğiniz her neyse, dozunu ayarlayabilmek önemli. İçerik, dil, anlatım, kelime seçimleri ve diğer tüm unsurlar için geçerli bu. Elbette yazarken tüm bunlar, hedef yaş kitlesi gözetilmeli. Tavır ve tarz değiştirmek yerine, dozu ayarlayabilmek mühim ve sahici olan. Otosansür uygulamak yerine de hangi yaşta olursa olsun, okurunuzun dünyasına nasıl başka bir şekilde dokunabileceğinizi bulabilmek, işin kolayına kaçmadan.


Atsronot Dıgıdık
Doğukan İşler
Turkuvaz Kitap

Yetişkinler için yazdığınız metinlerde postmodern bir çizgi belirliyorsunuz. Aynı çizgi çocuk kitaplarınızda da görülebiliyor. Postmodern kurmacanın oyuncu, bulmacalı, katmanlı yapısı çocuk edebiyatında nasıl bir işleve sahip? Sizin yazdıklarınıza ne katıyor?

Çocuklar, inanın yetişkin okurlardan daha dikkatli, özenli ve seçici. Önyargısız ama acımasız birer eleştirmen hepsi. Yazdıklarınızla onları “kandırmanız” imkânsız, tüm açıklarınızı hemen yakalarlar, kanmazlar. İşin “oyuncu” ve “katmanlı” kısmına gelirsek, yetişkin okurlara nazaran aslında bu gibi unsurlar çocukların dünyasında daha fazla karşılık buluyor. Pasif bir okur olmaktan çıkıyorlar ve metinle, kitaplar kurdukları ilişkiyi daha öteye taşıyabiliyorlar böylece. Roald Dahl’ın unutulmaz karakteri, okuduğu kitapların yazarlarını eleştirirken şöyle diyordu: “…’nın çok iyi bir yazar olduğunu düşünüyorum. Ama bir kusura var. Kitaplarında eğlenceli bölümler yok.” Sadece mizah anlamında değil, farklı oyunlarla okuma deneyimini eğlenceli kılabilmek gerekli diye düşünüyorum ben de.

Yanlış Masalcı Bay YaLNış kitabınızda “Kül Kedisi”, “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler” gibi çok iyi bildiğimiz klasik masalların bir çeşit yeniden yazımını yapıyorsunuz. Son yıllarda özellikle belli gruplara yönelik toplumsal duyarlılığın artmasıyla pek çok geleneksel masala eleştirel yaklaşıldığını görüyoruz. Yanlış Masalcı bu noktada nerede duruyor? Sizce günümüz duyarlılığına uymayan klasik anlatılara nasıl bakmalıyız? 

Masallar, aslında alegorik anlamda tüm yaşlara hitap eden anlatılar. İşin derinine indiğimizde, erginleşme adına birçok ipucunun sunulduğu masallar, bu katmanlı yapıdan arındırılıp düz bir okumaya tabii tutulunca, maalesef ortaya altı boş eleştiriler çıkmış oluyor. Ben, Yanlış Masalcı Bay YaLNış kitabındaki yeniden yazım masallarla, çocukların hayal dünyasını genişletmek ve bir kelime oyunuyla dahi nasıl farklı öykülerin ortaya çıkabileceğini göstermeye gayret ettim. Böylece yine okuma ve yazma anlamında, aslında sınırsız bir evrende yol aldığımızın altını çizdim. Böylece, dünümüz ve günümüz insanının aslında sadece farklı bakış açılarıyla aynı yere bakmakta olduğunu da belki hatırlatmak istedim. Değişiyor, dönüşüyor her şey belki ama öz aynı, kelimeler, duygular, hisler aynı.


Yanlış Masalcı Bay Yalnış
Doğukan İşler
Timaş Çocuk

Farklı yaş grupları için yazdığınız kitaplarda o yaş grubu çocuklarının duyarlılığına sahip olduğunuz hemen fark ediliyor. Özellikle “duygusal” eserleriniz Kekeme Hamlet ve Annemin Gölgesi’nde bu durum daha da belirgin. Bunu gözlem yoluyla mı yoksa kendi çocukluğunuzdaki duygu durumlarını anımsayarak mı yapabiliyorsunuz? Doğukan İşler kahramanlarını yaratırken ilhamını nereden alıyor?

Aslında hepsi bir arada: Bir yazar, biraz kendinden çalarak, biraz dış dünyadan alarak, biraz okuduğu eserlerden ilhamla kaleme alır hikâyelerini. Sezai Karakoç’un hep anımsadığım, “Bir insanı al onu çöz çöz çocuk olsun” dizesinden mülhem, aslında bu çözülmenin sonunda çıkıyor ortaya ne varsa, iş çocuk ve gençlik edebiyatına geldiğinde. Kekeme Hamlet’in Hikmet’i gibi ben de tiyatro tutkunu bir çocuktum mesela, ama kekeme değildim. Belki benim de farklı bir kekemeliğim, aksak taraflarım vardı. Arzu ettiğim, belki başka bir maddi ya da manevi özel durumdan dolayı karşısında engeller, duvarlar beliren çocuklara umudun her zaman o duvarları yıkacak güçte olduğunu anlatmak. Önce ve daima da kendime tabii…


Annemin Gölgesi
Doğukan İşler
Genç Timaş

Özellikle ilk gençlik çağındaki kahramanlarınız sanatla, edebiyatla iç içe, hayata bir biçimde onlarla tutunuyorlar. Kişinin kendini keşfettiği bu yaşlarda edebiyatla, sanatla ilgilenmesi ona ne sağlar?

“Ars longa, vita brevis.” Bu özlü söz, aklımızda her zaman: Sanat uzun, hayat kısa. Hayatımızı şekillendiren tüm deneyimleri yaşamamız mümkün mü? Fakat sanatla hemhal olmak, bizi pişirir. İnsanı tanımada, kendini tanımada, dünyayı anlamlandırmada en güzel yollardan biridir sanat. Kendini keşfetmek isteyen bir kişi, önce insanı, her ne olursa olsun sanatın ve edebiyatın en temel malzemesi olan insanı keşfetmeli. İnsanda kendini tanımalı.

Yazar Doğukan İşler’in masasında neler var?

Masam her zaman çok dağınık: Masallar, öyküler, roman taslakları, notlar… Hangisi ilk önce gelecek dünyaya, vücut bulacak, benim için de çoğu kez sürpriz oluyor. Ama işin bu kısmı da ayrı bir mutluluk. ATsronot Dıgıdık adlı çocuk kitabımın yanına bir başka sevimli hayvanın uçuk kaçık öyküsü gelecek yakında, sanırım şimdilik birinci sıranın sahibi o. Ben de heyecanla bekliyorum…