Havva Karataş

Sabahattin Eyüboğlu’nun deyimiyle “Var olmak mı, yok olmak mı, bütün sorun bu!”

Ya da Bülent Bozkurt’un deyimiyle “Var olmak ya da olmamak, mesele bu…”

Türkiye’de Shakespeare denildiğinde akla gelen ilk oyun Hamlet’in, akıllarda yer eden en vurucu tiradının giriş cümlesidir bu. Kurduğu cümlenin anlam olarak hissettirdiği duygular bir yana, söz konusu sahnede elinde kurukafa olmamasına rağmen zihinlerde öyle yer edinen Hamlet; bu imgeyle yıllardır Türk tiyatro seyircisi için deyim yerindeyse tam bir klişe olmuştur.

Yazımın girişinde verdiğim tirat cümlesinde de olduğu gibi, günümüzde tek bir Hamlet metninden ve yorumundan söz etmek mümkün değil. 1599 ile 1601 yılları arasında yazıldığı sanılan metnin günümüze ulaşan üç farklı baskısı bulunuyor: Bozuk Metin (Bad Quarto), Bir Sağlam (Good Quarto) ve Toplu Basım (First Folio). Bugün sahnede izlediğimiz Hamlet ise kendi içlerinde farklılık gösteren bu üç baskının karışımıyla hayat buluyor. Öyle ki Türk edebiyatının önemli isimlerinden Halide Edip Adıvar (1941), Orhan Veli Kanık (1949), Sabahattin Eyüboğlu (1965), Bülent Bozkurt (1982) ve Can Yücel’in (1992) çevirilerinde de eser üzerindeki yorum farklılıkları çok açık ve net bir şekilde görülebiliyor. Eserin gerek edebî gerekse de dramatik olarak farklı yorumlara açık olması, dolayısıyla günümüzde de hâlâ işlenebilirliğini artırırken esere olan ilgiyi de her zaman sıcak tutmayı sağlıyor.

Öte yandan; ihanet, intikam ve ahlaksızlık konularının işlendiği metnin tamamının sahnelenmesi için toplamda altı saatten fazla bir zaman gerekiyor. Algıyı uzun süre tek bir merkezde toplamanın son derece zor olduğu günümüzde, tabii bir oyunun bu kadar uzun sürede sahnelenebilmesi neredeyse imkânsız diyebiliriz. Ama bu durum, Hamlet’in tozlu raflarda çağdaşları gibi unutulacağı anlamına gelmiyor. Oyun içinde oyun, delilik, düello ve ölüm sahneleriyle çok yönlü bir eğlence sunan eserde; hangi unsurların alınıp hangisinin alınmayacağına ve nasıl bir bütünlükle verileceğine karar vermek sahneye taşınan uyarlamanın başarısını belirleyen unsur oluyor.

Hamlet, Danimarka Kralı ve Hamlet’in amcası Claudius, Danimarka Kraliçesi ve Hamlet’in annesi Gertrude, Kral’ın başdanışmanı Polonius ile Polonius’un kızı ve Hamlet’in sevgilisi Ophelia ekseninde gelişen oyun, 400 yıl öncesinin Danimarka Krallığı’nda geçiyor olsa da oyunda anlatılanlar Türk seyircisine de çok tanıdık geliyor. Bu yüzden de Devlet Tiyatroları’ndan Şehir Tiyatroları’na, özel tiyatrolardan üniversite topluluklarına kadar; buluştuğu her sahnede Türk izleyicisini çekmeyi başarıyor Hamlet.

Türk Seyircisinin Hamlet’le Tanışması

1926-1927 tiyatro sezonu… Tiyatro eğitimi almak üzere Rusya’ya giden Muhsin Ertuğrul, Türkiye’ye döner ve Darülbedayi’de kaldığı yerden tiyatro yapmaya devam eder. Aldığı eğitimin hakkını vererek; yeni bir dekor, tamamen oyuna özgü dikilmiş kostümler ve farklı bir mizansenle Hamlet’i Türk tiyatro seyircisiyle buluşturur. Kendisinin Hamlet karakterine can verdiği oyunda; dönemin önemli oyuncularından İsmail Galip (Hamlet’in Amcası, Danimarka Kralı Claudius), Şaziye Hanım (Kraliçe Gertrude) ve Bedia Hanım (Hamlet’in sevgilisi Ophelia) kendisine eşlik eden isimler olur. Oyun, Türk tiyatrosunda o güne kadar görülmemiş bir başarıya imza atarak on beş gün boyunca aralıksız kapalı gişe olarak sahnelenir. Yıllar sonra “Kim var orada? / Muhsin Bey’in son Hamlet’i” isimli oyuna da konu olan bu durum; Türk seyircisinin, iyi sahnelendiği takdirde yüksek sanat eserlerini anlayabilecek ve ilgi gösterebilecek düzeye eriştiğini göstermesi bakımından da büyük yankı uyandırmıştır.

Hamlet’le Geçen Bir Gün

Hamlet’in uzun versiyonunun altı saatten fazla bir zaman aldığını ve bu yüzden günümüzde sahnelenmesinin zor olduğunu belirtmiştim ama vaktiyle denendiğinden bahsetmemek de olmaz. Perdelerini ilk kez 1997 yılında açan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu, açılışını tiyatronun Genel Sanat Yönetmeni Işıl Kasapoğlu’nun girişimleriyle bu görkemli oyunu tam metniyle sahneleyerek yapar. Dört ay boyunca günde ortalama onar saatlik bir çalışma disiplinin ürünü olan performans, 25 kişilik bir kadro ile 3 perde şeklinde sahnelenerek büyük alkış alır.

Tek Kişilik Hamlet

Hamlet’in tam metnini sahneye taşıyan Işıl Kasapoğlu, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda bambaşka bir uyarlama ile karşımıza çıkıyor. Hamlet’in kişiliğinin yeterince yansıtılabilmesi için onu en az üç ya da dört aktörün birden oynaması gerektiğini savunan geçmiş dönem eleştirmenlerine inat, bu oyunda Hamlet’e hayat veren Bülent Emin Yarar diğer bütün karakterleri de kendi bedeninde topluyor. Yaklaşık 90 dakika süren oyunda Yarar, kâh gözünü hırs bürümüş Gertrude oluyor kâh delirmenin eşiğine gelen Hamlet… Oyuncusuna hatırı sayılır pek çok ödül de kazandıran oyun, beşinci sezonunda da kapalı gişe oynamasıyla seyirci karşısındaki başarısını gözler önüne seriyor.

Moda Sahnesi’nden Modern Hamlet Yorumu

Türk tiyatro tarihinde Hamlet’in en modern yorumu olarak tanımlayabileceğimiz uyarlama; 2 perdeden oluşuyor ve toplamda 120 dakika sürüyor. Shakespeare’in oyunlarından alışkın olduğumuz ihtişamlı dekor ve kostümler bu uyarlamada yer almıyor. Hamlet’e hayat veren Onur Ünsal’ın şizofrenik tepkileri, belki de Shakespeare’in anlatmak istediği Hamlet’i en iyi şekilde sahneye taşıyor. Kemal Aydoğan’ın yönetmenliğinde beş sezondur sahnelenen oyun; metnin trajik unsurlarının hafifletilip günümüze yaklaştırılması ve daha çok mizahla yoğrulmasıyla da dikkat çekiyor. 

Arka Kapak dergisi 32. sayı